I) Makul Sürede Yargılanmak
Makul sürede yargılanma hakkı; temel çekirdek haklardan adil yargılanma hakkının alt unsurları arasında yer almaktadır. İlke; kişilerin bir suç ithamıyla karşılaştığı ceza davalarından hak arama hürriyeti kapsamında yapılan şikayet ve idari yargı başvurularına ve de özel hukuk uyuşmazlıklarına kadar tüm yargı alanlarında işlevseldir.
Makul sürede yargılanma hakkı, literatüre “Geciken Adalet Adalet Değildir” şeklinde geçen ve Magna Cartha’dan beri uygulanagelen kadim bir prensip olarak iç hukukumuzda Anayasa madde 36/1, ulusal üstü alanda ise İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi madde 6/1 içerisinde güvence altına alınmıştır. Bu kapsamda davaların makul sürede neticelendirilmesi bireyler için bir hak, Devlet içinse ödev/yükümlülük mahiyetindedir.
II) Devletin Bu Konuda Yükümlülüğü Var mı?
Anayasa madde 141/4; en üst norm olarak tüm yargısal mercilere önlerindeki uyuşmazlığı en az giderle ve süratle sonuçlandırma ödevi yüklemektedir. Üst normun doğal sonucu olarak;
- Hukuk davalarında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 30 ile “usul ekonomisi” ilkesi kabul edilmekle davaların makul sürede, düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlama yükümlülüğünü öngörmektedir.
- İdari davalar açısından ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 20 ile dosyaların incelenmesine yönelik birtakım düzenlemeler getirilerek davaların süratle sonuçlandırılması hedeflenmiştir.
- Son olarak ceza yargılamalarında geçerli olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, madde 190/1 düzenlemesi ile tek celse sistemini kural olarak benimsemiş ve böylelikle makul sürede yargılanmanın tesis edilmesi hedeflenmiştir.
III) Makul Süre Ne Kadar?
Makul sürede yargılanma hakkı, Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi nezdinde hak ihlaline dayalı bireysel başvurulara sıklıkla konu edilmektedir. Makul sürenin tespitinde her iki Mahkemenin yaklaşımı benzer mahiyette olup bu doğrultuda kriterler;
- Yargılama Konusu Hukuki İhtilafın Karmaşıklığı,
- Hak İhlali İddiasındaki Başvurucunun Yargılama Sürecindeki Tutumu,
- Davanın İlerlemesinde Yetkili Makamların Tutumu,
- Dava Konusunun Başvuru Açısından Önemi,
Olarak kabul görmektedir. Anılan kriterlerin her biri ayrı ayrı değerlendirilmekte ve neticeye etkisi tetkik edilerek makul sürenin aşılıp aşılmadığı yorumlanmaktadır.
IV) Sürenin Aşılıdığı Nasıl Tespit Edilir?
Makul süre; yargılama sürecinin en başından yasa yolları dahil hükmün kesinleşeceği son aşamaya kadar nazara alınması gereken bir kavramdır. Makul sürenin başlangıcı açısından nazara alınacak zaman farklı alanlarda değişiklik göstermekte olup;
- Ceza davalarında yargılanan kişiler yönüyle suç isnadının ilk olarak yöneltildiği tarih, şikayetçiler yönüyle ise olayın ilgili makamlara aktarıldığı tarih,
- Hukuk davalarında davacı yönüyle dava tarihi, davalı yönüyle ise dava dilekçesinin tebliğ edildiği tarih,
- İdari davalarda idari başvuru ön şartı getirilen hallerde bu başvurunun yapıldığı, diğer hallerde ise davanın açıldığı tarih,
Esas alınacaktır. Bitiş yönüyle ise kural olarak kesinleşme süreci gözetilecek olup olağan üstü yasa yolu başvuruları ve tartışmalı olmakla birlikte icra aşaması bunun dışındadır.
V) Hak İhlali Hangi Aşamada ve Nasıl Çözümlenir?
Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği hallerde ihtilafın mahiyetine göre; örneğin uzun tutuklamada kişi hürriyeti ve güvenliğini veyahut malvarlığı davalarında mülkiyet haklarını ihlal edeceği muhakkaktır. Ancak, anılan hakların korunması yönüyle kural olarak iç hukuk/olağan yasa yollarının tüketilmesine dair genel prensip, makul sürede yargılanma hakkı ihlallerinde aranmamaktadır.
Dolayısıyla Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kriterleri nazarında makul sürenin aşıldığı hallerde doğrudan bireysel başvuru yapılabilmesi mümkündür. Anayasa Mahkemesi 29.12.2021 tarihli 2021/8313 sayılı bireysel başvuru kararında; konuyu Anayasa madde 36 “Hak Arama Hürriyeti” ekseninde değerlendirerek makul sürenin aşıldığı kanaatiyle devam eden davada makul sürenin aşıldığına kararla tazminat yönünde hükme varmıştır.
Anayasa Mahkemesi diğer birçok kararında da aynı yaklaşımı sergilemekte olup uzun süren davalara bağlı mağduriyetlerin giderilmesi için nihai hükmün beklenilmesi şart değildir.
*İhtilafın mahiyetine göre birçok temel hakkı doğrudan ilgilendiren uzun süren yargılamalar yönüyle yapılacak başvurularda hak kaybı yaşanmaması adına avukat tarafından takibi önem taşımaktadır.
**Anayasa Mahkemesi kararları için; https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr