1-Deprem Nedeniyle İdare Sorumlu mu?
Ülkemiz, aktif olan deprem kuşakları üzerinde yer almaktadır. Maalesef, bu sebeple oluşan birçok deprem ve yıkıcı etkisiyle karşılaşılmıştır. Depremin yıkıcı etkileri ilk etapta canlarımızı acıtsa da, işin mali ve ekonomik boyutu ayrı bir sorundur.
Yazımızın konusunu en başta özetlersek; İdare yani Devlet, deprem nedeniyle oluşan zararlardan kusuruna göre sorumludur. Zira ülkemizin deprem kuşağında yer aldığı ve her an bu tehlikeyle karşı karşıya olduğu muhakkaktır. Üstelik, günümüz teknolojisinde birçok yöntemle fayların yeri ve etki alanları tespit edilmiş ve haritaları çıkartılmıştır. Dolayısıyla, depreme karşı gerekli önlemlerin alınması ve özellikle yapıların belirli bir standartta inşasını sağlamak ve de bunun denetimi, Devletin görev ve sorumluluğundadır.
2-İdarenin Sorumluluğunun Kapsamı Nedir?
İdarenin sorumluluk esası kural olarak kusura dayalıdır. Kusurun ortaya çıkması çeşitli şekillerde oluşabilir; örneğin hizmetin kötü işlemesi, hiç yapılmaması veya geç yapılması; hizmet kusuru olarak adlandırılır. Deprem nedeniyle idarenin sorumluluğu, hizmet kusuruna örnektir. Zira idare alması gereken önlemleri almayarak ya da denetim yükümlülüklerini ihlal ederek zarara sebebiyet olduysa, bundan sorumlu tutulacaktır.
3-İdare Tüm Zararlardan Sorumlu mu?
İdarenin deprem nedeniyle sorumluluğu her tür zarardan ve her durumda sorumluluk olarak düşünülmemelidir. Böyle bir ihtimal ancak yükümlülüklerin ihmalinde gündeme gelecektir. Örneğin bölgeye göre riske uygun bina inşa edilmesinin sağlanması, yapıların 3194 sayılı İmar Kanunu başta deprem mevzuatına uygun inşa edilip edilmediğinin kontrolü, riskli binaların tespitiyle boşaltılması ve yıktırılması, deprem sonrası yangın su baskını vb tehlikelere karşı önlemlerin ve diğer hazırlıkların yapılması, deprem risk haritalarının oluşturulması, fayların tespiti, vatandaşların eğitilmesi gibi konularda idare mesuldür.
Eğer örnekte sayılan görevler ihmal edilmişse, örneğin oturulamaz bir binada insanların kalmasına göz yumulmuş ya da imara aykırı binalara denetimsizlikle yol açılmışsa, oluşan zarardan idare sorumlu olacaktır.
4-Tek Sorumlu İdare mi?
Tabi ki hayır. İdarenin buradaki sorumluluğu somut olay koşullarına göre belirlenecek olan hizmet kusurudur. Yoksa depremde yıkılan ya da zarar gören binanın müteahhidi, burayı denetleyen yapı denetim görevlileri ile belediye fen işleri yetkilileri ayrıca sorumlu olup bu kişilere karşı adli yargıda dava açılması elbette mümkündür. Hatta bu kişilerin, ek olarak Türk Ceza Kanunu madde 85 ve 89 kapsamında ceza sorumluluğu da bulunmaktadır.
5-Sorumlu İdareye Karşı Nasıl Bir Yol İzlenecek?
Hizmet kusuru ile sorumlu tutulan İdareye karşı açılacak dava, 2577 sayılı İYUK madde 13 kapsamında bir tam yargı davasıdır. Ancak bu davanın açılması için bazı şartlar mevcuttur. Örneğin bu tür davalarda öncelikle idareye başvurularak zararın giderilmesinin istenilmesi şarttır. İdarenin başvuruyu reddi ya da 30 gün içerisinde cevap vermemesi durumunda dava açma süreleri başlayacaktır. Ayrıca 1 yıl ve 5 yıllık zamanaşımı süreleri mevcuttur. Bu ve benzeri birçok teknik ayrıntıyı içeren idari davaların konusunda uzman kişilerce takibi hak kaybı yaşanmaması adına son derece önemlidir.
6-Danıştay ne Diyor?
Danıştay tarafından konu hizmet kusuru ve depremin sorumluluğu kaldıran mücbir/zorlayıcı sebep olup olmadığı değerlendirmesi ekseninde incelenmektedir.
Nitekim Danıştay 11. Daire 2005/1353 E 2007/6248 K sayılı kararda; ”Bir idari işlem veya bir idari sözleşmenin uygulanması durumunda olmayan, idarenin her türlü faaliyetlerinden veya hareketsiz kalmasından, araçlarının kullanımından, taşınır ve taşınmaz mallarının veya tesislerinin yönetiminden dolayı oluşan zararları idari eylem sonucu oluşan zarar ve buna yolaçan eylemi de sonuç olarak idari eylem kavramı içerisinde düşünmek gerekmektedir.” diyerek idarenin ihmal ve kusuruna göre sorumluluğu kabul edilmektedir.
Aynı ve benzer kararlarda devamla; “Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu davada, yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları ayrı ayrı irdelenmeli ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp kalmadığı ortaya konulmalıdır. “ tespitleriyle sorumluluğun çerçevesi çizilmektedir.
Danıştay tarafından deprem hadisesi, mücbir/zorlayıcı sebep kabul edilmemiş ve İdarenin bu argümanla sorumluluktan kurtulamayacağı değerlendirilmiştir. Danıştaya göre mücbir sebep, sezilemeyen ve karşı konulamayan bir olayı ifade eder. Bu sebep, kural olarak zararı İdareye yüklenebilir olmaktan çıkaran dış bir etken olarak doğal, toplumsal veya hukuki bir olaydan kaynaklanabilir. Ancak deprem kuşağında yer alan bölgede, deprem gerçeğinin bir veri alınması suretiyle yerleşmelerle ilgili alanların belirlenmesi, bu alanlardaki yapılaşmaya ilişkin kararların alınması, uygulanması ve denetlenmesiyle ilgili idari faaliyetlerin bütünündeki olumsuzluklardan oluşan idarenin ‘olumsuz eyleminin’ bulunması durumunda, depremin mücbir sebep olarak değerlendirilerek zararla illiyet bağını kestiğini kabule olanak bulunmamaktadır.
Lakin malum 1999 Marmara depremi sonrasındaki kararlarda, depremden etkilenen coğrafi bölgenin büyüklüğü, yıkımın etkilediği alanın dağınıklığı, çok sayıda bina yıkılması, uluslararası yardıma dahi ihtiyaç duyulan hale düşülmesi nedeniyle, arama kurtarma faaliyetlerinde aksaklığın idareye yüklenemeyeceğine karar verilmiştir (Danıştay 11.Daire 2003/2027 E 2005/5962 K).
*Deprem nedeniyle oluşan zararlarda işin sigorta, tazminat, tam yargı ve ceza davaları yönü bulunmakla, hak kaybı yaşanmaması adına konusunda uzman kişiler tarafından takibi son derece önemlidir.