4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 132, boşanmadan sonra kadının tekrar evlenmesinde iddet süresi olarak bilinen prosedürü barındırmaktadır. Peki bu düzenleme, insan haklarına uygun mudur?
Yazımızla, bu konuyla ilgili olarak İ.H.A.M tarafından verilen 27094/20 sayılı Bayraktar/Türkiye kararını incelemekteyiz.
Yazı İçeriği ve Başlıklar;
- Yasal Mevzuat Ne Diyor?
- İ.H.A.M Önüne Taşınan Olay
- Özel Hayata Saygı Hakkının İhlali
- Evlenme Hakkı ile Ayrımcılık Yasağı İhlali
- Kararın Etkileri Nasıl Olacak?
1)Yasal Mevzuat Ne Diyor?
Kadın için bekleme süresinin düzenlendiği 4271 sayılı TMK madde 132 şu şekildedir;
“Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün geçmedikçe evlenemez.
Doğurmakla süre biter.
Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbiriyle evlenmek istemeleri hallerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.”
Görüleceği üzere yasal düzenlemeye göre bekleme süresi mutlak bir evlenme engeli değildir. Ancak yasaya göre 300 günlük süre dolmadan tekrardan evlenmek isteyen kadınları, bir başvuru prosedürü bekliyor.
Buna göre kadının bulunduğu yer Aile Mahkemesine başvuruda bulunup süreyi kaldırtmakla uğraşması düzenlenmiştir.
2) İ.H.A.M Önüne Taşınan Olay
İşte yukarıdaki prosedürü cinsiyet ayrımcılığı olarak gören başvurucunun hukuki mücadelesi yukarıda kendisine dayatılan yasal zorunluluk sebebiyle İnsan HaklarI Avrupa Mahkemesine kadar taşınmıştır.
Olayın kronolojisine bakıldığında;
- Başvurucu, eşiyle boşandıktan ve bu karar kesinleştikten sonra 300 günlük süre dolmadığı için Aile Mahkemesine sürenin kaldırılması başvurusu yapar.
- Ancak bu başvurunun ekinde hamile olmadığına dair rapor sunmadığı gerekçesiyle, Aile Mahkemesi tarafından kendisine rapor alıp sunması, aksi halde başvurusunun reddedileceği ihtar olunur.
- Başvurucu ise, bu raporu almayacağını belirttikten sonra yasal düzenlemenin özel hayata, evlenme hakkına ve cinsiyet eşitliğine aykırı olduğu tezlerinde ısrar eder.
- Aile Mahkemesi, başvurucunun istenilen raporu sunmamasından ötürü davayı usulden reddeder.
- Dosya temyize taşınır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Aile Mahkemesi kararını uygun bularak temyizi reddederek hükmü onar.
- Başvurucu tarafından ilk etapta karar düzeltme talebinde bulunulur ancak sonuç değişmez,
- Sonrasında ise konu bireysel başvuru yoluyla adil yargılanma hakkı, özel hayata saygı hakkı, evlenme hakkı ve etkili başvuru hakkı ihlallleri iddiasıyla Anayasa Mahkemesine intikal ettirilir. Ancak AYM söz konusu hak ve özgürlüklere müdahale olmaması, müdahale olsa dahi ilgili müdahalenin hak ve özgürlükleri ihlâl etmemesi sebeplerinden ötürü özel hayata saygı hakkı ve eşitlik ilkesine ilişkin şikayetlerin dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle ret kararı verir.
Ve konu İ.H.A.M ‘ye taşınır. İ.H.A.M ise konuyu AYM ve Yargıtay’dan farklı biçimde ele alacaktır.
3) Özel Hayata Saygı Hakkının İhlali
İ.H.A.M; başvurucuya boşandıktan sonra 300 günlük bekleme süresi yüklenmesinin ve başvurmuş olduğu yargılama sürecinin tarafı olarak, boşanmadan sonra bekleme süresinin kaldırılması suretiyle başkasıyla evlenebilmesini, yalnızca tıbbi muayene yoluyla elde edilebilecek ve hamile olmadığını gösterir sağlık raporu ibraz etme şartına bağlamanın herhangi bir acil toplumsal ihtiyaca hizmet ettiği, izlenen meşru amaçlarla orantılı olduğu yahut yerel otoritelerce müdahaleyi haklı kılmak için ortaya konan gerekçelerin yeterli ve ilgili olduğu sonucuna ulaşmanın mümkün olmadığı kanaatindedir. Bu doğrultuda mevcut davada, Başvurucunun özel hayatına saygı hakkına gerçekleştirilen müdahale, demokratik bir toplumda gerekli değildir ve İ.H.A.S madde 8 “özel ve aile hayatına saygı” hakkı ihlal edilmiştir.
4) Evlenme Hakkı ile Ayrımcılık Yasağı İhlali
İ.H.A.M’a göre; Aile Mahkemesinin, başvurucunun ilgili davadaki iddiasını reddederken dayandığı ve özellikle kadınların anne olarak potansiyel rolleri ve doğum yapma kapasiteleri nedeniyle topluma karşı bir görevleri olduğu fikri gibi cinsiyetçi klişeler reddedilmelidir. Aksi tutum, Mahkemenin daha önce belirttiği gibi, Avrupa Konseyine üye Devletlerin başlıca hedeflerinden biri olan gerçek ve somut cinsiyet eşitliğine ulaşmanın önünde ciddi bir engel teşkil etmektedir Buna ek olarak yerel makamlar tarafından yapılan bu tür değerlendirmelerin, toplumsal cinsiyet eşitliği konularında ilgili uluslararası standartlarla da çeliştiği görünmektedir.
Sonuç olarak Mahkeme, boşanmış kadınlara hamilelik olasılığı nedeniyle getirilen, tıbbi muayene ile hamile olmadıklarını kanıtlamadıkça 300 günlük bekleme süresine uyma yükümlülüğünün; cinsiyete dayalı, doğrudan ve doğacak bir çocuğun nesebine ilişkin belirsizliği önlemek amacı ile haklı kılınamayacak bir ayrımcılık teşkil ettiği sonucuna varmaktadır.
Ayrıca başvurucunun, cinsiyeti nedeniyle maruz kaldığı farklı muamelenin ne objektif olarak haklıne de gerekli olduğu kanaatindedir. Dolayısıyla, İ.H.A.S madde 12 (evlenme hakkı) ile ilişkili olarak madde 14 (ayrımcılık yasağı) ihlal edilmiştir.
5) Kararın Etkileri Nasıl Olacak?
Kararın başvurucu dışındaki dosyalarda doğrudan uygulanması zorunlu değil, zira TMK madde 132 düzenlemesi T.B.M.M tarafından halen değiştirilmediğinden geçerlidir.
Ancak Anayasa madde 90; “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” amir hükmü ve bu çerçevede İ.H.A.M ‘nin sözleşme yorumu ortadayken, aksi yönde uygulamada devam edilmesi gereksiz biçimde İ.H.A.M nezdinde Türkiye aleyhinde dava açılmasına sebep olacağından, biran evvel düzenleme yapılması düşünülmelidir.
*İ.H.A.M kararı için; https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/aihm/AIHM-Nurcan-Bayraktar.pdf