LİMİTED ŞİRKET ORTAĞININ VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUĞU

LİMİTED ŞİRKET ORTAĞININ VERGİ BORCUNDAN SORUMLULUĞU
09.11.2023
69

Günümüzde Limited Şirket kurulması, kolay yönetilmesi ve özellikle borçlardan ötürü şirket malvarlığı ve sermaye ile sınırlı sorumluluk nedeniyle son derece yaygındır.

Peki aynı sınırlı sorumluluk, vergi başta kamu alacakları için de geçerli midir?

Yazımızla, ana hatları ile limited şirket ortaklarının vergi borçlarından sorumluluk esaslarını değerlendireceğiz.

Yazı İçeriği ve Başlıklar;

1.      Vergi Borcundan Kimler Sorumludur?
2.      Temsilcilerin Sorumluluğu
3.      Ortakların Sorumluluğu
4.      Şirketten Sonra Doğrudan Ortağa Başvurulabilir mi?

I) Vergi Borcundan Kimler Sorumludur?

Limited şirkette kamu/vergi borçlarından sırayla;

  • Şirketin kendisi,
  • İkincil olarak sorumlu müdürler ve şirkette pay sahibi olan ortaklar,

Sorumludur.

Ticaret şirketleri tüzel kişiliği olan yapılardır. Bu şirketler sicile tescille tüzel kişilik kazanırlar. Dolayısıyla hak ehliyetine ve dava ehliyetine sahiptirler. Bu nedenle ne olursa olsun şirket borçlarından ötürü birincil/asli sorumluluk şirketin kendisine aittir. Temsilcilerin ve ortakların sorumluluğu ise ikincil/feridir.

II) Temsilcilerin Sorumluluğu

Limited şirket temsilcilerinin sorumluluk esasları, 6183 sayılı AATUHK mükerrer madde 35 ile düzenlenmiştir. Hükme göre;

  • Tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından tahsil edilir.
  • Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
  • Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller ödedikleri tutarlar için asıl kamu borçlusuna rücu edebilirler.

Düzenlemesi mevcut olup temsilci yani şirket müdürlerinin sorumluluk esasları belirlenmiştir.

III) Ortakların Sorumluluğu

Şirketin vergi borçlarından ötürü ortakların sorumluluğun genel esasları, 6183 sayılı AATUHK madde 35 içerisinde düzenlidir. Buna göre;

  • Limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve takibe tabi tutulurlar.
  • Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait kamu alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
  • Kamu alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, kamu alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.

Özetle meblağ olarak şirket payı oranında sorumlu ancak şahsi malvarlığı ile de bu borcun ödenmesi gereklidir. Ayrıca devir yapılsa dahi tahakkuk eden vergi borcu mükellefi olan devreden ortağı takip etmektedir.

Yani iş kamu alacağına gelince, sermaye şirketi olması sadece meblağ yönüyle bir kalkan/sınır olmaktan ibarettir. 6102 sayılı TTK 573/2; “Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle ve şirket sözleşmesinde öngörülen ek ödeme ve yan edim yükümlülüklerini yerine getirmekle yükümlüdürler” düzenlemesi, vergi yükümlülükleri yönüyle sadece meblağ sınırı koymaktadır. Bunun gerekçesini yasa koyucu aynen şu şekilde; “..limited şirketlerin, kuruluşundaki kolaylık nedeniyle vergi sisteminde yer alan bazı müesseselerden haksız kazanç temin etmek için sahte veya özü itibarıyla yanıltıcı belge düzenlemek gibi amaçlarla da kurulabilmesi nedeniyle…” diyerek açıklamaktadır.

Bu noktada ayrıca ortağın kusuruna da bakılmamaktadır. Dolayısıyla bir ortağın yönetimden veya borçlardan haberim yok şeklinde savunma yapması imkan dışıdır. Ayrıca düzenlemeye göre amiyane tabirle “ben payımı borcuyla alacağıyla devrettim” denilmesi şansı da yoktur. Eski dönemde yukarıda yer verilen 6183 sayılı yasa madde 35 hükmü bulunmadığından, bu düzenlemeden önceki döneme  yani bu konuda açık bir hüküm bulunmayan zamanlara ait Danıştay kararları (devrin borcu da kapsamasından ötürü devredenin vergi borcundan sorumlu tutulamayacağı) ile internette karşılaşıldığında dikkat edilmelidir.

IV) Şirketten Sonra Doğrudan Ortağa Başvurulabilir mi?

Tasfiyesi yapılan şirketler açısından ise ek bir özel düzenleme mevcuttur; 213 sayılı VUK madde 10. Buna göre;

  • Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
  • Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır.
  • Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.

Burada şirketten sonra şirket ortağına başvurmadan evvel şirketi temsil edenlere yani müdürlere başvurulması gerektiği savunması teorik olarak akla gelebilir. Zira bu durumda şirketten sonra doğrudan ortaklara gidilemeyip önce müdürlere müracaat edilmesi gerektiği doktrinde uzun süre savunulmuş ve halen bu yönde görüşler vardır.

Ancak Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu 2013/1 E 2018/1 K sayılı kararda; şirketten sonra doğrudan ortağa gidilebilir şeklinde içtihat birleştirmiştir. Anılan kararın gerekçesinde; Limited şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan vergi borcunun takip ve tahsiline ilişkin olarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da, kanuni temsilci ile ortak arasında bir öncelik sıralaması bulunmadığından, limited şirketin vergi borcunun tahsilinde ortağın takibine başlanabilmesi için kanuni temsilcinin takibinin gerekli olmadığı açıktır.” Denilerek konu nihayete erdirilmiştir. Bu karar, 2575 sayılı Danıştay Kanunu madde 40 gereği tüm idari yargı organları yönüyle bağlayıcıdır.

Yani vergi borcunu ödemeyen şirketin ortağına tahakkuk ettirilen vergi yasaldır. Ancak burada bazı sorunlar baş gösterebileceğinden; örneğin

  • ortaklık dönemine ait borç yoksa tüm borç mu tahakkuk ettirilmiştir?
  • pay devri öncesi ve sonrasına tam olarak riayet edilmiş midir?
  • sermaye miktarı aşılmış mıdır, şirketten tahsil edilen vergi borçları düzgün biçimde mahsup edilmiş midi?

Bunlara bakılmalı ve hata durumunda itiraz edilmelidir.

Burada vergi tahakkuk ettirildikten sonra vergi mahkemesine itiraz süresinin 15 gün olduğu unutulmamalıdır.

*Ekonomik hakları doğrudan ilgilendiren vergi uyuşmazlıklarında hak kaybı yaşanmaması adına avukat tarafından takibi önem taşımaktadır.

**Danıştay kararları için; https://karararama.danıştay.gov.tr

Whatsapp
Jet Hukuk
Jet Hukuk
Merhaba.
Size nasıl yardımcı olabiliriz?