
Çiftler boşanma aşamasına geldiklerinde birlikte yaşamı sonlandırsalar da, hayat devam etmektedir. Bu nedenle, boşanmanın yıkıcı etkilerinin önüne geçilmesi için, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu/TMK ile geçici önlemler adı verilen uygulama getirilmiştir.
Yazımızla, boşanma davalarında alınabilecek geçici önlemleri yasa ve uygulama ekseninde ele almaktayız.
Yazı İçeriği ve Başlıklar;
1. Yasal Düzenleme Ne Diyor? |
2. Geçici Önlemlerin Kapsamı Nedir? |
3. Eşler Yönüyle Alınacak Önlemler Nelerdir? |
4. Çocuklar Yönüyle Alınacak Önlemler Nelerdir? |
I) Yasal Düzenleme Ne Diyor?
Geçici önlemler, TMK madde 169 ile düzenlenmektedir. Anılan madde; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” şeklindedir.
Düzenleme, özel hukuk uyuşmazlıklarının temel prensibi olan tasarruf ve taraflarca getirilme ilkelerinin istisnası mahiyetindedir. Burada resen ibaresi, yargılamayı yapan hakime aynı zamanda bir ödev olarak gerektiğinde söz konusu önlemleri alma görevi vermektedir.
Yani, boşanma davasında maddede belirtilen konularda gerekli önlemlerin alınmasını eşlerden herhangi biri talep etme hakkına sahip olduğu gibi, bu yönde bir talep olmasa da hakimin gerekli tedbirlere başvurması mümkündür.
II) Geçici Önlemlerin Kapsamı Nedir?
Geçici önlemlerin amacı, boşanma sürecinin başlamasıyla birlikte oluşan belirsizliğin ve düzensizliğin, özellikle çocuklar yönüyle olumsuz etkilerinin giderilmesine yöneliktir. Burada “gerekli olan” ifadesiyle, geniş bir alanda düzenleme yetkisi tanınmaktadır.
Hemen belirtelim ki; geçici önlemlerin konulma amacı, boşanmanın etkileri ile sınırlıdır. Yasa koyucu, hangi önlemlerin alınacağı noktasında tek tek sayma yoluna gitmese de, yargılama ile alakasız, tamamen başka alanları ilgilendiren veyahut başkaca mahkemelerde ayrı davalara konu edilmeleri gereken hususların bu madde kapsamında genişletilerek Aile Mahkemesinden istenilmesi, görev kurallarına aykırı olacağından kabul edilmeyecektir.
Söz konusu önlemlere başvurulmasının, boşanmada kusur ile bağlantısı yoktur. Yani davada esası etkileyen kusur geçici önlemleri kapsamadığından kusurlu olan eşin dahi bu yönde talepte bulunması mümkündür.
Ayrıca geçici önlemlere konu alanlar, canlılığını her daim koruyacağından, başlangıçta alınmayan bir tedbirin sonradan alınması, ya da önceden verilen bir tedbirin değiştirilmesi veyahut tamamen kaldırılması mümkündür.
Geçici tedbirlerin bir kısmı, esasa dair kararla birlikte nihai hükme bağlanacaktır. Diğerleri ise boşanmanın kesinleşmesiyle sona erecektir.
III) Eşler Yönüyle Alınacak Önlemler Nelerdir?
Boşanma davası açıldığında ortak konutta kimin kalacağı ilk sorundur. Hemen belirtelim ki, burada evin kimin üzerinde olduğu ya da kira sözleşmesini hangi eşin imzaladığı önem taşımamaktadır. Hakim, öncelikle eşlerin bu konuda anlaşıp anlaşmadıklarına bakacaktır. Ancak bu konuda bir orta yol bulunamazsa, şartların tamamını değerlendirip en uygun eşe ki çoğunlukla kadına, ortak evde barınma hakkı tanıyacaktır. Yine barınma konusunda karar verilirken, ev eşyaları yönüyle de bunların kim tarafından kullanılacağı açıklanmalıdır.
Boşanma davası sürerken değerlendirilecek önemli bir diğer konu ise, nafakadır. Dava sürerken bir eşin diğerine vermekle sorumlu tutulacağı nafaka türü; tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakasında kusura bakılmaz. Yani boşanma sebepleri yönüyle kusurlu olunsa dahi tedbir nafakası istenmesi mümkündür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/2-533 E 2011/670 K sayılı içtihadı kapsamında; dava süresince geçerli olacak olan bu tedbirlerin alınmasının tarafların “kusursuz” olmaları şartına bağlanmadığı ve önlem için “kusur” unsuruna yer verilmediği kabul edilmektedir.
Yine bir başka önemli konu, ortak mallara ne olacağıdır. Boşanma ile birlikte, edinilmiş mallara katılma rejimi sonlanmaktadır. Ancak bu durum, kararın kesinleşmesine kadar askıdadır. Yani davanın kesinleşmesiyle, geriye dönük olarak boşanma davası tarihinden itibaren mal rejimi sonlanmaktadır. Uygulamada, boşanma davası açılırken aynı zamanda mal paylaşımı davası da açılmakta ve mahkemeler tarafından bu davalar ayrılıp, boşanma davası sonuçlanıncaya kadar mal paylaşımı davası beklenilmektedir. İşte bu sürecin yıllar alıyor oluşu, ortak malların davanın devamı süresince ne şekilde kullanılacağı ya da gelirlerin aidiyeti gibi konularda ihtilaf çıkartabilecektir. Mahkeme, burada da TMK madde 169 kapsamında gerekli önlemleri alacaktır.
Bunların dışında; 6284 sayılı yasa kapsamında bazı önlemlerin alınması da gündeme gelebilecektir. Zira şiddet mağduriyeti ve zarara uğrama yakın tehlikesi, boşanma davalarının maalesef karanlık yüzüdür.
IV)Çocuklar Yönüyle Alınacak Tedbirler
Boşanmada en önemli konu, çocukların kimde kalacakları meselesidir. Burada yargılamayı yapan hakim, çocuğun üstün yararı ve eğitim/sağlık durumunu gözeterek velayetin geçici olarak eşlerden birine bırakılmasına karar verecektir. Ancak bazı istisnai durumlarda çocukların velayeti altına alınmalarına engel hal oluştuğunda, vesayet altına alınmaları gündeme gelebilecektir.
Medeni Kanunumuz, anne babaların çocuklarının bakımı ve buna dair masraflara gücü yettiğince birlikte katılmalarını öngörmektedir. Dolayısıyla, boşanma davası sürerken ve sonrasında, çocuğun kendisine bırakılmadığı eş de yardım ve giderlere katılmakla yükümlüdür. Bu açıdan dava süresince verilecek nafaka eşe olduğu gibi tedbir nafakasıdır. Nafaka talep eden eşin ekonomik durumunun diğerinden daha iyi olması tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece “hakkaniyet” ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir. Reşit olan çocuklar adına eşin nafaka talep hakkı yoktur. Bu çocuklar kendileri adına talepte bulunacaktır.
Bunun dışında önemli bir diğer mesele ise, velayetin bırakılmadığı eşle çocuklar arasında kişisel ilişki kararı kurulması, yani diğer eşin çocuklarını nasıl görebileceği konusudur. Ebeveynin çocuk ile kişisel ilişki kurması kendisi için hem bir hak hem de bir yükümlülüktür. Burada yine çocuğun üstün yararı da gözetilerek uygun ve hakkaniyete göre bir düzenleme yapılacaktır.
Çocuklar ile ilgili gerek geçici korumalar gerekse nihai kararlarda Yargıtay;
- Çocuğun görüşünün yeterli idrak gücüne sahipse alınması gerektiğini,
- Çocuğun yaşını,
- Genel sağlık durumunu,
- Çocuğun eğitimi ve okul dönemlerini, bu açıdan okul tatilleri ve hatta kurs dönemlerini,
- Ebeveynlerin yaşam koşullarını,
Dikkate almaktadır.
Velayetin bırakılmasında genel eğilim anne lehinedir. Yaşı küçük ve bakıma muhtaç çocuklarda annenin gerek velayet gerekse gece kalma konularında önceliği bulunmaktadır. Yani bu gibi çocuklarda kişisel ilişki kararı kurulurken, anne yanında kalmasına özen gösterilecektir. Bunun dışında daha büyük çocuklarda ise kişisel ilişki kurulan günlerde baba yanında kalınmasına karar verilebilir. Ancak Yargıtay her hafta sonu kişisel ilişkinin çok olduğu, bu durumun velayet hakkına sahip olan tarafın velayet görevini yerine getirilmesini engelleyeceği, onu her hafta sonu eve bağımlı hale getireceğini ve eve bağlayacağı, ayrıca çocukla ilgilenmesini ve çocukların ihtiyaçlarını karşılanmasını engelleyeceği gibi bu durumun çocuğun ruhsal ve bedeni gelişimini olumsuz etkileyeceği ve taraflara külfet yükleyeceği şeklinde genel bir yaklaşıma sahiptir (2. Hukuk Dairesi 2009/9701 E 2009/11777 K).
*Makalemizdeki içerik, genel olarak bilgilendirme amaçlıdır. Her olayın farklı özellikler taşıması ve kişinin yaşamını doğrudan ilgilendiren boşanma davalarında hak kaybı yaşanmaması adına, konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr