Anlaşmalı boşanma sonrasında eşinizden tazminat, nafaka veya ziynet türünden taleplerde bulunmanız mümkün mü? Eğer bu şekilde hakkınız varsa şartları nelerdir?
Yazımızla konuyu ihtimallere göre ele alarak üstteki soruları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay içtihatları ekseninde cevaplamaktayız.
Yazı İçeriği ve Başlıklar;
Anlaşmalı Boşanma Protokolü Önemlidir
Boşanmanın Sonucu Olan Talepler
Bağımsız Talepler Yönünden Durum
I)Anlaşmalı Boşanma Protokolü Önemlidir
Öncelikle bir hususa açıklık getirmek gerek; boşanma davalarında anlaşmalı boşanma protokolü son derece önemli bir etkiye sahiptir. Zira mahkeme tarafından karar verilirken bu protokol esas alınacak ve hükme geçirilecektir.
Boşanma davalarında son sözü söyleyen Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin uygulaması bu yöndedir.(“…Dosyaya sunulan anlaşmalı boşanma protokolü ve ek protokolde taraflar, mal paylaşımı ve ev eşyaları ile ilgili düzenlemeler yapmışlardır. Tarafların anlaşmalı olarak (TMK m. 166/3) boşanmaları halinde, tarafların anlaşmalarına ilişkin protokol ya da tarafların duruşmadaki karşılıklı anlaşmaya dair beyanları hükme aynen geçirilir…”; 2. HD 2016/40 E 2016/5055 K).
Dolayısıyla protokoldeki hiçbir ifadenin şablon olmaması ve dikkatli biçimde kaleme alınması, maddelerin tek tek müzakere edilmesi ileride hak kaybı yaşanmaması adına önemlidir. Eğer ki anlaşmalı boşanma protokolünde aslında kasdedilmeyen ya da sonradan fark edilen aleyhte hükümler mevcut ise yapılacak şey -irade sakatlığı halleri müstesna- sürelerin kaçırılmaması şartıyla istinaf yoluna başvurulmasıdır.
Benzer bir olayda Yargıtay 2. Hukuk Dairesi , imzalanan ve mahkeme önünde kabul edilen boşanma protokolünün yasa yolu başvurusuyla geri alınabileceğine hükmetmiştir. (“…Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmesini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi gereğince boşanmalarına karar verilse dahi davalının anlaşmalı boşanma hükmünü gerçekleşen anlaşmaya rağmen temyiz etmesi anlaşmalı boşanma yönündeki iradesinden rücu niteliğinde olup, bu halde anlaşmalı boşanma davasının “Çekişmeli boşanma” (TMK m. 166/1-2) olarak görülmesi gerekir…”; 2. HD 2021/8338 E 2021/7386 K).
II) Boşanmanın Sonucu Olan Talepler
Boşanmaya bağlı talepler hakkında ne olacağı sorusunun cevabı, Türk Medeni Kanunu madde 178 içerisinde zamanaşımı yönüyle düzenlenmiştir. Yasal düzenleme şu şekildedir; “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar”.
Peki hangi talepler boşanmaya tabidir? Maddi ve manevi tazminatlar kalemleri bu kapsamdadır. Bununla birlikte yoksulluk nafakası talepleri de boşanma sonucu istenebilecek haklar arasında yer almaktadır. (Bu noktada çocuklar için talep olunan iştirak nafakasının kamu düzenine ilişkin olup herdaim dava edilebileceği unutulmamalıdır).
Böyle bir durumda, eğer anlaşmalı boşanma protokolünde bu konularda bir hüküm varsa ya da haklardan vazgeçildiği yönünde üstü kapalı da olsa bir ibare varsa bu şekilde taleplerle dava açılması -dava reddolunacağından- mümkün değildir. Benzer bir Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kararı aşağıdadır. (“…taraflarca talep edilen 28.02.2019 havale tarihli protokol gereğince karar verildiğinin, onanan protokolde yer alan taraflar arasındaki anlaşmaya konu 67.000 TL nakit para miktarının boşanmanın fer’i niteliğindeki maddi ve manevi tazminat miktarlarını kapsadığının, onanan protokolde davacı kadın için aylık 350 TL yoksulluk nafakası ve ortak çocuk için aylık 300 TL iştirak nafakasının da kararlaştırıldığının anlaşılmasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına…”; 2. HD 2020/806 E 2020/1652 K).
Eğer anlaşmalı boşanma protokolünde tazminat ve nafakaya dair hüküm yoksa, zamanaşımı süresi içerisinde tarafların birbirlerinden bu yönde isteklerde bulunmaları mümkündür.
III) Bağımsız Talepler Yönünden Durum
Boşanmadan bağımsız talepler yönüyle ise anlaşmalı boşanma protokolünde açık biçimde vazgeçme iradesi bulunmadıkça, 10 yıllık zamanaşımı içerisinde bunların istenilmesi mümkündür.
Ziynet alacaklarının boşanmadan bağımsız olduğu tartışmasızdır ve ayrıca talep edilebilir. Ayrıca bu noktada aynen iade talepleri mülkiyet hakkına dayandığından Yargıtay tarafından zamanaşımına tabi olmadığı kabul edilmektedir. Nitekim benzer bir olayda Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin tespitleri bu yöndedir (“…bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik tasarruf özgürlüğüne yönelik saldırılara el atmanın önlenmesi davası ile karşı koyabileceği gibi istihkak davası ile de karşı koyabilir. Eşya davası bu anlamda bir istihkak davası olmakla istem dava konusu eşyaların aynen iadesi, olmadığı takdirde dava tarihindeki bedelinin verilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Dava konusu eşyaların mevcut olduğu tespit edilmiş ise uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayandığından olayda zamanaşımı söz konusu olamaz. Dava konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise istem tazminata ilişkin olduğundan Borçlar Kanununun 125.maddesinde (TBK.nun 146.maddesi) belirlenen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanununun 132.maddesinin (TBK.nun 153.maddesi) dikkate alınması gerekir…”; 6. HD 2012/14164 E 2013/7518 K)
Katılma alacağı yönüyle ise durum farklıdır. Bu konuda Yargıtay uygulamaları zaman zaman farklılaşmış ve Yargıtay Daireleri farklı yönde içtihatlar üretmiş, 8. Hukuk Dairesi tarafından katılma alacağı boşanmaya bağlı talep kabul edilerek 1 yıllık zamanaşımı, 2. Hukuk Dairesi tarafından ise boşanmadan bağımsız olarak 10 yıllık zamanaşımı olduğu değerlendirilmiştir.
Mal rejimine ilişkin zamanaşımı konusunda doktrinde de tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Ancak son durumda Yargıtay tarafından katılma alacağı boşanmanın feri değil ayrı bir talep olarak ele alınmakta ve 10 yıllık zamanaşımı uygulanmaktadır. Ayrımın önemi sadece zamanaşımında değil, aynı zamanda protokolde yer alan her tür haklardan vazgeçildiği türünden üstü kapalı ifadelerin yorumlanmasında da kendini göstermektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/375 E 2013/520 K sayılı kararı bu konuda dikkat çekicidir. Karardaki tespitlere göre mal rejimine dair haklar evliliğin boşanma ile sona ermesine bağlı taleplerden bağımsız olan ve doğrudan yasadan kaynaklı haklardır. Dolayısıyla açıkça feragat olmadıkça 10 yıllık zamanaşımı süresinde istenebilecektir. (“…Bu açıklamalar ışığında katılma alacağının niteliğine baktığımızda; katılma alacağının kanundan doğan bir (parasal) alacak hakkı olduğu görülür(AKINTÜRK, Turgut/ATEŞ KARAMAN, Derya: Türk Medeni Hukuku: Aile Hukuku, C. 2, 14. B., Beta Yayınevi, İstanbul 2012, s. 174; ZEYTİN, Zafer: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Tasfiyesi, 2. B, Seçkin Yayınevi, Ankara 2008, s. 234; YETİK, Nurten: Boşanma, Anlaşmalı Boşanma ve Mal Rejimleri, 3. B, Bilge Yayınevi, Ankara 2008, s. 128; KIRMIZI, Mustafa: Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi ve Aile Konutu, Yargın Hukuk Yayınları, İstanbul 2012, s. 245)…”; HGK 2013/375 E 2013/520 K).
Özetle anlaşmalı boşanma sonrasında taleplerin dinlenilmesinde, protokolde yer alan irade son derece önemli ve belirleyicidir.
*/Makalemizdeki içerik, genel olarak bilgilendirme amaçlıdır. Her olayın farklı özellikler taşıması ve boşanma protokolünün ekonomik ve mali haklar yönüyle bağlayıcı olması nedeniyle, internetteki matbu örneklerin kullanılması yerine konusunda uzman boşanma avukatlarından destek alınması son derece önemlidir.
**/Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr/