I) Takılan Altın ve Paralar Kime Aittir?
Birbirini seven insanların bir ömür sürmesi beklentisiyle ortak yaşama adım attıkları düğün merasiminde davetliler tarafından damat ve geline para ve altın başta çeşitli ziynetler takılmaktadır. İstisnai düğün kavgaları haricinde başlangıçta bu ziynetlerin aidiyeti sorun olarak karşımıza çıkmasa da ilerleyen yıllarda aile içi geçimsizlikler ve evliliğin temelden sarsılması çiftleri boşanma sürecine götürmektedir.
Boşanma aşamasına gelindiğinde yaşanan ihtilafların önemli bir kısmı mevcut malların paylaşımında kendini göstermektedir. Bu noktada eşlerin birlikte hak sahibi oldukları edinilmiş mallarla kendilerine ait şahsi mallarının zamanla iç içe girmesi; örneğin kadına ait ziynetler peşinat olarak kullanılıp ev/araba alınması veyahut üzerlerine ekleme yapılarak biriktirilen altınların kimde kalacağı gibi meseleler ve özellikle düğünde takılan ziynetlerin elden çıkartılması durumunda ise kadınların hak talep edip edemeyecekleri gibi durumlar, ihtilaflara sebep olmaktadır. Aşağıda Yargıtay uygulamasına göre bu soruların cevaplarını aramaktayız.
II) Hangi Takılar Paylaşıma Tabidir?
Ziynet eşyası denilince akla ilk olarak bilezik ve diğer altınlar gelse de; küpe, yüzük, halhal, kolye, broş, taç ve gerdanlık türünden ziynetler de bu kapsamda kalmaktadır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/13773 E 2018/2416 K).
Yine takıların sadece altın olması da şart değildir. Gümüş, elmas, yakut, inci gibi kıymetler ve hatta takılan paralar da paylaşıma tabidir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/13340 E 2017/13119 K).
Bahsi geçen ziynetlerin sadece düğün merasiminde takılması şart değildir. Öncesinde kına gecesinde ya da çeyiz serilmesi gibi törenlerde verilen ziynetler de bu kapsamda kabul görür (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/8760 E 2018/1566 K).
III) Yasa ve Süregelen Uygulama Ne Diyor?
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), eşler tarafından başkaca bir rejim kabul edilmedikçe evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olacağını öngörmektedir. Bu hükümler doğrultusunda kural, edinilmiş malların evlilik birliği sona erdiği takdirde eşler tarafından eşit biçimde paylaşılmasıdır.
Yargıtay’ın günümüze dek uygulanagelen kararlarına göre evlenme sebebiyle verilen zilyetlerin tamamı kim tarafından takılırsa takılsın kadına aittir. Ayrıca TMK madde 220 kapsamında bu kıymetler kadının kişisel malı sayılacaktır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi şablon haline getirdiği kararlarında;“Kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliği kazanır” içtihadı uzun yıllardır yerel mahkemeler tarafından uygulanmaktadır.
Kişisel mal sayılmanın sonucu, gerek evlilik birliği devamında kadının bunlar üzerinde serbestçe tasarruf hakkına sahip olması gerekse evliliğin sona erdiği hallerde ziynetlerin kadında kalması ve kadından bu ziynetlerin istenememesinde kendini göstermektedir. Böyle bir durumda kocanın hak iddia edebilmesi için;
- ziynetlerin geri iade edilmemek üzere verildiği,
- kadının isteği ve onayının alınarak bozdurulduğu, müşterek ihtiyaçlar için harcandığı
hususlarının koca tarafından ispatı şart olup aksi durumda koca söz konusu altın ve diğer ziynetlerde hak iddia edemeyeceği gibi harcananları da boşandığı eşine ödemekle yükümlüdür.
IV) Yargıtay İçtihat Değişikliği Ne Anlama Geliyor?
Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu yakın tarihli bir kararında içtihat değişikliğiyle erkeğe takılan takılarla sınırlı olmak üzere kadına özgü takı görüşünü ortaya atmıştır. Bahsettiğimiz 2017/3-1040 E 2020/240 K sayılı karara göre erkeğe takılan takılardan kadına özgü olarak değerlendirilmesi mümkün olmayanlar, örneğin çeyrek altın ve benzeri nitelikteki takıdan ziyade ekonomik değeri ön plandaki değerlerin, erkeğe aidiyetine hükmolunmuştur.
Konuyla ilgili olarak boşanma davalarına bakan dairenin başkanlığını yürüten ve Aile Hukuk alanındaki çalışmaları ile yargı camiası tarafından takip edilen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur GENÇCAN tarafından sosyal platformlarda yapılan değerlendirmelerine göre;
1-Kadına takılan “her türlü ekonomik değeri olan şey” yine kadına aittir.
2-Önceden erkeğe takılan ziynet eşyaların “tamamı” birden aksine yerel adet olmadıkça karine olarak kadına ait iken artık karine olarak sadece “kadına özgü” olan takılar kadına ait sayılacaktır. Kadına özgü olmayıp erkeğe takılan ziynet eşyaları (cumhuriyet altını, yarım altın, çeyrek altın, gram altın vb) ise artık erkeğe ait olacaktır.
3-Erkeğe takılan ziynet, eğer kadına özgü değilse erkeğe ait olacağından erkeğe takılan paralar, paranın kadına özgülüğünden bahsedilemeyeceğinden doğal olarak erkeğe ait olacaktır.
4-Erkeğe takılan ziynet eşyaları kadına özgü olsa bile (bilezik, küpe, gerdanlık vb) erkek eş, bu konuda yerel adet olmadığını iddia ve ispat ederse kadına özgü olanlar da erkeğe verilecektir.
5- Erkeğe takılan ziynet eşyasının kadına özgü olup olmadığı konusunda ihtilaf çıkarsa kuyumcu bilirkişi incelemesi yapılacaktır. Takılan ziynet eşyası hem erkek hem kadın tarafından kullanılan bir şey ise bu şey münhasıran kadına özgü olmadığından erkeğe ait olacaktır.
6-Eşler arasında paylaşım konusunda bir anlaşma varsa paylaşımda öncelikle anlaşma kuralları uygulanacaktır.
Uygulamada mahkeme kararları her iki yönde verilmekte ve henüz içtihat birliği sağlanamamıştır. Değiştirilen içtihadın halihazırda dezavantajlı durumdaki kadınlar yönüyle yaratacağı muhtemel sakıncalar beraberinde yeni problemleri de doğuracaktır. Ayrıca Yargıtay’ın halen uygulanan diğer içtihatları ile de çelişki yaratmaya müsait Hukuk Genel Kurulu kararının ilerleyen dönemde istikrar kazanıp kazanmayacağı tarafımızca takip edilecektir.
V) İade nasıl sağlanır?
Kadına ait olduğu kabul edilen ziynetlerin kocada bulunması ya da rıza dışında harcanması durumunda evlilik birliğinin sona ermesinden sonra ziynet eşyalarının iadesi talepli dava açılabilir. Ancak konunun birçok ayrıntıyı barındırması nedeniyle uzman kişilerce takibi önemlidir. Zira kişisel mal sayılan bu değerlerin, evlilik bitiminden sonra görülecek olan mal paylaşımı davalarında kural olarak talep edilmesi mümkün olmamakla birlikte özellikle çoğu zaman bu malvarlığı değerlerinin elden çıkartılmış olması ve icra safhası gözetildiğinde profesyonel yardım önem taşımaktadır.
VI) Çeşitli İhtimallere Göre Yargıtay Uygulaması
Takıların kadına aidiyetine karar veren Yargıtay, aksi iddiayla bunların evlilik ihtiyaçlarına ya da rızaya dayalı harcandığı iddiasını koca tarafından ispatını şart koşmaktadır. Düğünde takılan ziynet eşyaları ve paralar kadına ait olup kişisel eşya niteliğindedir. Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bu eşyaları iadeden kurtulur. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/2172 E 2019/9627 K)
Kadına ait olan ziynetlerle ev eşyası alınsa ve bu eşyalar boşanmayla kadın uhdesinde bırakılsa dahi, eğer ziynetlerin iade edilmemek üzere verildiği ispat edilemezse yine de tüm ziynetlerin kadına iadesi gerekecektir ( Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/1934 E 208/15095 K)
Özel hukuk uyuşmazlıkları ve bu kapsamda mal paylaşım davaları, taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalardandır. Dolayısıyla dava açılırken talep edilenlerin net biçimde ortaya koyulması zorunlu olup aksi durumda hak kaybı yaşanacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 26 hükmüne göre mahkeme; tarafların iddia, savunma ve talepleri ile bağlıdır. Kural olarak mahkemenin talepten fazlasına veya başka bir şeye hükmetmesi olanak dışıdır. Taleple bağlılık olarak adlandırılan bu kural gereği dava açan taraf tüm isteklerini ortaya koymak zorundadır. Bu sebeple mahkemece talep edilmeyene ya da daha fazlasına karar verilemez. Böyle bir durumda ıslah olarak adlandırılan istisnai yola da başvurulamaz. Yargıtay, davacının dilekçesinde 5 adet küçük altın talep ederek açtığı davada, bilirkişi raporuyla altınların sayısının 28 olarak tespit edildiği olayda ıslah yaparak talebin 28’e çıkartılmasını kabul etmemiş ve bu durumu dava dilekçesindeki talep dışına çıkma kabul etmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/1658 E 2019/3420 K).
Ancak dava dilekçesinde ziynetler belirtildikten sonra sadece değeri belirtilmediğinden bahisle ret kararı verilemez. HMK; hakimin davayı aydınlatma ödevini düzenlemiş olup, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyecektir. Böyle bir durumda hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacı tarafa dava konusunun değeri konusundaki belirsizlik tamamlattırılarak yargılama sürdürülmelidir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/866 E 2019/5018 K)
*Makalemizdeki içerik, genel olarak bilgilendirme amaçlıdır. Her olayın farklı özellikler taşıması ve kişinin ekonomik yaşamını doğrudan ilgilendiren hukuk davalarında hak kaybı yaşanmaması adına, konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr