EŞİ AİLEYLE OTURMAYA ZORLAMAK BOŞANMA SEBEBİ MİDİR ?

EŞİ AİLEYLE OTURMAYA ZORLAMAK BOŞANMA SEBEBİ MİDİR ?
14.03.2025
29

Evlilik birliğinde erkeğin ayrı bir ev tutmaması ve kendi ailesiyle birlikte kalmaya zorlaması boşanma sebebi midir?

Bilindiği üzere Türk Medeni Kanunu’na göre, eşler evlilik birliğini birlikte yönetmelidir. Eşlerden birinin, diğerini istemediği halde kendi ailesiyle yaşamaya zorlaması, eşitlik ilkesine ve kişisel alan hakkına aykırıdır.

Eğer bu durum ciddi huzursuzluk, psikolojik baskı, şiddet, hakaret veya evlilik birliğinin sürdürülemez hale gelmesine neden oluyorsa, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılabilir.

Hakim şu kriterleri göz önünde bulundurur:
✅ Eşlerden birinin ailesiyle oturmaya zorlanması evlilik hayatını çekilmez hale getirmiş mi?
✅ Zorlama baskı, psikolojik şiddet veya eşin kişisel haklarını ihlal edecek boyutta mı?
✅ Bu nedenle eşin ruhsal sağlığı bozulmuş veya ciddi huzursuzluk yaşamış mı?
✅ Evliliğin devam etmesi, eş için katlanılamaz hale gelmiş mi?

Yargıtay örnekleri de, müstakil bir eve geçmeyip geniş ailede kalmaya zorlayan erkeğin haksız bulunduğu içtihatlarla doludur.

“…toplanan delillerden erkeğin bağımsız konut temin etmediği anlaşılmaktadır. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davalı-davacı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmıştır…”; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/1295 E 2021/3152 K

“…Davalı-davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece davalı-davacı kadının davasını ispat edemediği belirtilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden davacı-davalı erkeğin, eşinin bağımsız konut istemine duyarsız kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kadın tarafından açılan davanın kabulüyle boşanma kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir…”; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2015/17301 E 2016/9626 K

“…Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (TMK m. l66/II).Bu düzenlemeyle davalıya bu yolla bir itiraz hakkı tanınmış olmakla birlikte, bu hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı da aynı hükümde belirtilmiştir.Gerçekten, TMK. m. l66/II son cümleye göre itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı erkek tarafından bağımsız bir konut açılmadığı, davalının annesinin davacı eşe karşı olumsuz söz ve davranışlarda bulunduğu, bu hususun mahkeme gerekçesinde de “…davacının evden ayrıldığı gün davacının annesine “kızınız ocağımızı yıktı, zaten çocuğun ölmesini bekliyoruz, ocaktaki yemeği bile alıp pişiremiyor.” şeklindeki olumsuz ve kabul edilemez konuşması dışında…” şeklindeki cümlelerle kabul edildiği, en son davacı kadının baba evine bırakıldığı, bu suretle davalının birlikte yaşamaktan kaçındığı ve tüm bu olguların tanık beyanlarıyla doğrulandığı anlaşılmaktadır. Bu hâlde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde ret kararı verilmiş olması doğru değildir…”; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1905 E 2017/1220 K

Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr/

Ziyaretçi Yorumları

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Whatsapp
Jet Hukuk
Jet Hukuk
Merhaba.
Size nasıl yardımcı olabiliriz?