Tıpta uzmanlık konularının seçilmesinde birçok etmen bulunmaktadır. Bununla birlikte, tıbbi malpraktis olasılığının daha yüksek olduğu branşların tercihinde azalma mevcuttr. Bu da bize, hukuki ihtilafa gebe alanların hekimler tarafından istenmediği sonucunu göstermektedir.
Yazı İçeriği ve Başlıklar;
1. Tercihlerde Yeni Etken; Tazminat ve Ceza Davaları |
2. Dava Sayılarındaki Artış |
3. Riskli Branşlara Bakış |
4. Tehlikeli Bir Etki Tepki; Defansif Tıp |
5. Değerlendirme |
I) Tercihlerde Yeni Etken; Tazminat ve Ceza Davaları
Tıbbi malpraktisin mesleki ve vicdani sorumluluğu bir tarafa, en büyük yansıması muhatap olunacak hukuki süreçlerden oluşmaktadır.
Burada kusuru bulunduğu değerlendirilen hekim hakkında genelde taksirli suç nedeniyle ceza soruşturması başlatılarak kamu davası açılmaktadır. Yapılan yargılamalar neticesinde aldırılan adli tıp raporları gereği, hekimlerin cezalandırılmaları da gündeme gelmektedir.
Bununla birlikte, eş zamanlı olarak açılan yüklü ve bazı hallerde astronomik tazminat davaları da hukuki ihtilafların diğer kısmını oluşturmaktadır. Mesleki zorunlu sorumluluk sigortasının bazı tazminat davalarında yetersiz kalması, ayrı bir sorunsal olup tamamlayıcı sigorta yaptırmayan bir hekimin böylelikle koruma kalkanı kalmamaktadır.
II) Dava Sayılarındaki Artış
Son dönemde malpraktis davalarında yaşanan artış dikkat çekicidir.
Burada özellikle basın ve sosyal medyada, aslında her branşta varolan malpraktisin neredeyse tıbbi malpraktisle eş anlamlı kullanılması ve haberleştirilmesi büyük bir etkendir. Böylelikle algı olarak malpraktis eşittir hekim hatası gibi bir yanılsama oluşmaktadır.
Dava sayılarındaki artış, bir yönüyle ise hayat koşullarının değişiminden kaynaklanmaktadır. Özellikle sağlıkla ilgili imkanların gelişmesi, bireylerin farkındalığı ve beklentilerinin artması böyle bir sonucu doğurmuştur.
Ancak tüm bunlar hekimlerin tazminat baskısına maruz kalmaları ve ceza tehdidi sebepleriyle mesleğin icrasını etkileyecek hale gelmiştir. Öyle ki artık riskli grupların tercih edilmemesi gibi bir yaklaşım oluşmuştur.
III) Riskli Branşlara Bakış
Bu değerlendirmede mesleki sorumluluk sigortası, 4 farklı risk grubu belirleyerek tıbbi malpraktisin daha olası olduğu branşları belirlemiştir.
Bu açıdan en riskli branşlara baktığımızda;
- Acil tıp,
- Cerrahi branşlar (ağız-yüz-çene, beyin-sinir, onkolojik, el, kalp-damar, gastroenteroloji, genel, göğüs, damar,
- Anesteziyoloji,
- Kadın Hastalıkları,
- Neonatoloji,
- Perinatoloji,
- Ortopedi ve Travmatoloji,
Branşları karşımıza çıkmaktadır.
IV) Tehlikeli Bir Etki Tepki; Defansif Tıp
Hekimlerin, sırf hukuksal sıkıntı yaşamamak adına gereksiz tedavi uygulaması, gerekmediği halde tahlil-tetkik istemesi veya riskli vakıalardan kaçınması defansif tıp olarak tanımlanmaktadır.
Burada hata yapma ve sonucunda şikayet edilme kaygısı ön plana çıkmakta, malpraktis iddialarına muhatap kalmaktan birebir hastayla uğraşmaya ve sigorta primlerini azaltmaya kadar, hekimler tarafından çeşitli önlemlere yönelinmektedir.
Nedeni çok basit; haksız taleplere muhatap kalmaktan kaçınma!
Hekimlere yöneltilen tanı veya tedaviye dair kusur isnatları, kişiler tarafından olayda gerçek bir tıbbi malpraktis mi yoksa sorumluluk alanı dışındaki komplikasyon mu bulunduğu ayrımına tabi tutulmamakta, alelacele şikayet başvuruları yapılmakta ve tazminat davaları ikame edilmektedir.
Özellikle tanı ve tedaviye ilişkin şikâyetlerin büyük çoğunluğu tıbbi hatalara ilişkin olmakta ve hekimlere yöneltilmektedir. Bu tarz şikayetlerde bir ön değerlendirme mekanizması bulunmadığından malpraktis ve komplikasyon ayırımına gidilmeden tıbbi hatalara ilişkin bütün şikayetler hukuksal inceleme ile sonuçlanabilmektedir.
Kısaca hukukumuzda bu tarz şikayetleri ön inceleme olarak ele alacak bir mekanizma bulunmaması ile birlikte, bu şekilde tüm tıbbi şikayetler sanki tıbbi hata varmışçasına hukuki tetkikten geçmekte ve hekimler dolaylı olarak zan altında kalmaktadır.
V) Değerlendirme
Kişiler ve hastalar yönüyle yapılan başvurular hak arama hürriyeti olarak düşünülse de, madalyonun diğer tarafında hekimlerin demoralize ve meslek şevklerini kırıcı sonuçları olan bu uygulamaların önlenmesi ve komplikasyonların en başta ayıklanması adına, özgü bir ön mekanizma kurulması elzemdir.
Yapılan ekstra tetkikler hasta lehine gibi algılansa da, hem hastalar gereksiz riske atılmakta hem de bu uygulamaların getirdiği mali yük devasa boyutlara ulaşarak sağlık hizmetlerini bir yönüyle sekteye uğratmaktadır.
Tüm bu olumsuzlukların önüne geçilmesi adına, Türk Tabipler Birliği önerileri de gözetilerek yasal düzenlemelerin ivedilikle hayat geçirilmesini ve hekimlerin hukuki anlamda koruma kalkanlarının arttırılarak mesleklerini bu tarz tehditler olmaksızın yapabilecekleri ortamın sağlanması son derece önemlidir.
*Kişinin mesleki geleceğini doğrudan ilgilendiren tıbbi malpraktis davalarında hak kaybı yaşanmaması adına konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.