Ailenizden size miras kalacağını biliyorsunuz.
Ancak bir de baktınız, mirasa dahil olan bazı mallar diğer mirasçılara ya da 3. kişilere dağıtılmaya başlanmış hatta resmi işlemleri bile tamamlanmış.
Böyle bir durumda, yasalar ne diyor? Yazımızla, bu ihtilafın nasıl çözümleneceğini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu/TMK hükümlerine göre ana hatlarıyla ele almaktayız.
Yazı İçeriği ve Başlıklar;
Mirasbırakan Mallarını Dilediği Gibi Dağıtamaz mı? |
Kimler Ne Oranda Saklı Paya Sahiptir? |
Saklı Payı İhlal Edilenler Ne Yapabilir? |
Hakkın Talep Edilebileceği Sürelere ve Mirastan Çıkartılmamış Olmaya Dikkat |
I)Mirasbırakan Mallarını Dilediği Gibi Dağıtamaz mı?
Bilindiği üzere mülkiyet Anayasa madde 35 ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Ek Protokol 1 madde 1 ile temel bir hak olarak tanımlıdır. Bu kapsamda mülkiyetin sınırlarını çizen TMK madde 683 bir şeye malik olmanın sağladığı imkanları; hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi olarak düzenlemiştir.
Ancak her hakta olduğu gibi mülkiyetin de sınırları vardır. Genel olarak hakkın kullanılmasına dair TMK madde 2 çerçevesinde dürüst davranma ve hakkın kötüye kullanılması yasağıyla birlikte mülkiyet hakkını sınırlayan en önemli sebep, miras hakkıdır. Yani malikin mülkiyet hakkı ile mirasçılarının miras hakları, birbirleriyle çatıştığından, tasarruf yetkisi belirli oranda sınırlandırılmaktadır. Nitekim Anayasa madde 35/1; “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir” düzenlemesi ile mülkiyetten hemen sonra mirası da hak olarak kabul etmiştir. Maddenin devamında mülkiyetin kamu yararına aykırı kullanılamayacağı da açık biçimde belirtilerek ek bir sınırlama kabul edilmiştir.
İşte bu sebeplerle, mülkiyet/miras haklarının dengelenmesi için yasa koyucunun getirdiği çözüm saklı pay kurumudur.
Nedir saklı pay? Saklı pay, yasa tarafından mirasçıların haklarını belirli oranda korumaya alan ve malikin bunlar üzerinde tasarrufta bulunmasını engelleyen bir kurumdur. Bu açıdan yasa tarafından, mirasçıların miras paylarının özel olarak korunduğu kısmına “saklı pay”; eski adıyla “mahfuz hisse” denilmektedir.
II) Kimler Ne Oranda Saklı Paya Sahiptir?
Yukarıda aktarıldığı üzere, mülkiyet ve miras haklarını dengelemek amacıyla kabul edilen bu hak, mülkiyet hakkının özünün ortadan kalkmaması için sadece belirli yakınlıktaki mirasçılara ve orantılılık/hakkaniyete aykırı düşmemesi adına belirli oranlarda tanınan bir yetkidir.
Saklı pay hesabı yapılmadan önce, kimlerin mirasçı olduğu ve mirastan kendilerine düşen payın belirlenmesi şarttır. Zira saklı pay hesabı, miras payı olarak düşen oran üzerinden hesaplanmaktadır.
Kimlerin ne oranda mirasçı oldukları, Noterden veya Sulh Hukuk Mahkemelerinden alınabilecek olan veraset ilamı ile belirlenir. Bu belgeyi verecek olan Mahkeme/Noter, TMK madde 495 vd hükümlerine göre hesaplama yapacaktır. HMK madde 388 gereği bu belge, diğer Mahkeme kararları gibi kesin hüküm oluşturmadığından bir yanlışlık olduğu düşünüldüğünde tekrardan talep edilerek alınmasında hiçbir engel yoktur.
Mirasçılar ve miras payları belirlendikten sonra; kimlerin saklı payı olduğu ve ne kadarlık miras payının korumaya alındığı, TMK madde 506 içerisinde düzenlenmiştir. Buna göre sadece altsoy, anne/baba ve sağ kalan eş saklı paya sahiptir;
- Altsoy zümresi; yani çocuklar, torunlar ve bunların çocukları mirasçı ise yasal miras paylarının ½ ‘si,
- Anne ve baba için; yasal miras paylarının ¼ ‘ü,
Saklı pay olarak kabul edilmiştir.
Sağ kalan eşin saklı payı, tıpkı miras payının hesaplanmasında olduğu gibi, birlikte kimlerle mirasçı olduğuna göre değişkenlik göstermektedir;
- Altsoy ile mirasçı olunması durumunda mirasın tamamı,
- Anne/baba ile miracı olunması durumunda mirasın tamamı,
- Bu kişilerin dışındakilerle mirasçı olunması durumunda ise miras payının ¾ ‘ü,
Eşin saklı payıdır.
1 Ocak 2002 itibariyle yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun ilk halinde, kardeşlerin de 1/8 oranında saklı pay sahibi olduğu kabul edilmiş iken; 2007 yılında 5650 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle bu hak ortadan kaldırılmıştır.
III) Saklı Payı İhlal Edilenler Ne Yapabilir?
Saklı paya sahip olunması, mirasbırakanın tasarruf yetkisini kendiliğinden ortadan kaldırmaz. Başka deyişle saklı payın tapu ya da ticaret/motorlu taşıtlar gibi sicillere önceden şerhi türünden bir uygulama yoktur. Böyle bir durumda saklı payı ihlal edilen hak sahibi, açacağı bir davayla haklarını talep etmelidir. Zira HMK madde 24 “Tasarruf İlkesi” gereğince mahkemeler, hak sahiplerinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz. Ayrıca istisnai olarak kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
Bu şekilde açılan davaya “Tenkis Davası” denilmektedir. TMK madde 560; saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçıların, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebileceğini düzenleyerek tenkis davasının hukuki dayanağına yer vermektedir.
(“…Tenkis davası yenilik doğuran bir davadır. Mahkemenin tenkis kararı ile saklı payını tamamlayabilmesi için, bazı malların veya belirli miktarda paranın saklı paylı mirasçıya verilmesi hüküm altına alınır. Tenkis davası bir eda davası olmadığından, saklı paylı mirasçının, mahkemenin tenkis kararına dayanarak, saklı payına ilişkin bulunan kısmın kendisine verilmesini ayrıca talep ve dava etmesi gerekir…”; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/7816 E 2021/12963 K).
Tenkis davasında, miras bırakanın gerek sağken gerekse ölüme bağlı tasarrufları incelenerek saklı payların ihlal edilip edilmediği araştırılarak sonuca gidilecektir. Bu davada tenkise tabi kazandırmalar şu şekildedir;
- Saklı pay sahibi mirasçılara ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir kısmı aşan kazandırmaların onların saklı paylarını aşan kısmı orantılı olarak tenkise tabi olur. Yani bu şekilde mal devredilen kişinin bizatihi saklı pay sahibi olması, diğerlerinin haklarını ortadan kaldırmaz (TMK madde 561)
- Mirasbırakanın mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar da tenkise tabidir.
- Geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi, tenkis edilecek tasarruflardandır.
- Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar tenkise tabidir.
- Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki 1 yıl içinde adet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar da tenkise tabidir.
- Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar da yine tenkis edilecekler arasındadır.
Yukarıda yer verilen ve tenkise tabi tasarruflar, belirli bir sıraya göre işleme alınır.Tenkis saklı pay tamamlanıncaya kadar, önce ölüme bağlı tasarruflardan; bu yetmezse, en yeni tarihlisinden en eskisine doğru geriye gidilmek üzere sağlararası kazandırmalardan yapılır (TMK madde 570)
Bu dava sonucunda, kendisine tenkise tabi bir kazandırma yapılmış olan kimse iyiniyetli ise, sadece mirasın geçmesi anında kazandırmadan elinde kalanı geri vermekle yükümlüdür. İyiniyetli değilse, iyiniyetli olmayan zilyedin geri verme borcuna ilişkin hükümlere göre sorumlu olacak ve geri vermekle yükümlü tutulacaktır (madde 566)
Tenkis, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, mirasçı atanması yoluyla veya diğer bir ölüme bağlı tasarrufla elde edilen kazandırmaların tamamında, orantılı olarak yapılır (TMK madde 563).
IV) Hakkın Talep Edilebileceği Sürelere ve Mirastan Çıkartılmamış Olmaya Dikkat
Tenkis talepleri, belirli bir zaman aralığında istenebilir.
Yasal düzenlemeye göre tenkis davası açma hakkı, mirasçıların saklı paylarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak 1 yıl ve her halde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın açılması tarihinin üzerinden 10 yıl geçmekle düşer (madde 567). Bu süre hak düşürücüdür ve mahkeme tarafından resen nazara alınır ( “…Bilindiği üzere, 743 sayılı Yasanın 513. maddesinde tenkis davalarında uygulanacak sürenin zamanaşımı süresi olduğu belirtildiği halde, 4721 sayılı Yasanın 571. maddesinde anılan sürenin hak düşürücü süre olduğu açıklanmıştır..”; Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/2385 E 2012/5844 K).
Tenkis davasında bozucu şartı, mirasçılık sıfatının kaybedilmesidir. Bu davalarda mirastan çıkarma sebeplerinin gerçekleşmemiş olması da önemlidir. Aşağıdaki kimseler, mirasçı olamayacakları gibi; ölüme bağlı tasarrufla herhangi bir hak da edinemezler(TMK madde 578);
- Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak öldüren veya öldürmeye teşebbüs edenler,
- Mirasbırakanı kasten ve hukuka aykırı olarak sürekli şekilde ölüme bağlı tasarruf yapamayacak duruma getirenler,
- Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf yapmasını veya böyle bir tasarruftan dönmesini aldatma, zorlama veya korkutma yoluyla sağlayanlar ve engelleyenler,
- Mirasbırakanın artık yeniden yapamayacağı bir durumda ve zamanda ölüme bağlı bir tasarrufu kasten ve hukuka aykırı olarak ortadan kaldıranlar veya bozanlar.
Mirastan yoksunluk, mirasbırakanın affıyla ortadan kalkacağı unutulmamladır. Böyle bir durumda mirastan yoksunluk, yalnız yoksun olanı etkiler. Mirastan yoksun olanın altsoyu, mirasbırakandan önce ölen kimsenin altsoyu gibi mirasçı olur.(TMK madde 579).
*Makalemizdeki içerik, genel olarak bilgilendirme amaçlıdır. Her olayın farklı özellikler taşıması ve kişinin ekonomik yaşamını doğrudan ilgilendiren miras davalarında hak kaybı yaşanmaması adına, konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr