Nafaka yazı serimizin 5. bölümünde, boşanma ile hümedilen nafakanın sonradan nasıl arttırılabileceğine dair genel bilgileri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu/TMK ve Yargıtay kararları eşliğinde aktarmaktayız.
Önceki yazılarımız için;
https://www.jethukuk.com/nafaka-serisi-1-tedbir-nafakasi/
https://www.jethukuk.com/nafaka-serisi-2-istirak-nafakasi/
https://www.jethukuk.com/nafaka-serisi-3-yoksulluk-nafakasi/
https://www.jethukuk.com/nafaka-serisi-4-yardim-nafakasi/
Yazı İçeriği ve Başlıklar
1/Nafaka Artışı Nasıl Belirlenir
2/Nafaka Arttırım Davası
3/Anlaşmalı Boşanmada Durum
4/Yargıtay Örnekleri
1/Nafaka Artışı Nasıl Belirlenir?
Mahkemeye kararıyla belirlenen nafakanın değişen koşullara göre uyarlanması her iki taraf için de kabul edilen bir haktır.
Dolayısıyla nafaka alacaklısı olan eş artık bu miktarla geçinemediğini ve ihtiyaçlarına yetmediğini söyleyerek bunun arttırılmasını isteyebileceği gibi nafakayı ödeyen eş de değişen şartlar nedeniyle nafakayı karşılayamadığını beyanla azaltılmasını isteyebilecektir.
Nafakanın boşanma sonrasında devam eden yıllarda ne şekilde belirleneceği noktasında ilk bakılacak yer, mahkeme kararının kendisidir.
Zira ister boşanma ile ister ayrı bir dava yoluyla olsun, nafakaya hükmeden mahkemenin ilerleyen dönemlerde artış miktarını belirlemesi muhtemeldir.
Uygulamada genellikle bu TÜİK verilerine göre belirlenmektedir.
Ancak eğer böyle bir artış oranı belirlenmemişse ya da belirlenmesine rağmen artış oranına rağmen nafakanın enflasyonun altında kalması durumunda, nafaka arttırım davası açılacaktır.
2/Nafaka Arttırım Davası
Bu davanın yasal dayanağı TMK madde 176/4 düzenlemesidir. TMK madde 176/4 gereği; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde nafakanın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre, nafakanın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir.
Yani bu yöndeki taleplerin dinlenilebilmesi için daha önceden verilen bir nafaka kararı, sonradan değişen koşullara göre verilen nafakada fayda kalmaması, tarafların ekonomik durumunda dengeyi bozan esaslı değişimler, nafaka alacaklısının mevcut nafakayla masrafları karşılayamaması türünden şartlar bulunmaktadır.
Konuyla alakalı Yargıtay tarafından sıklıkla kullanılan şablon kararlarına bakıldığında; “…yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır…” yaklaşımı sergilenmektedir.
Yani Yargıtay uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK verilerine göre artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.
Bir eşin sırf keyfi biçimde çalışmayıp nafaka istemesi veyahut bundan kurtulmaya çalışması mümkün değildir. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Ancak yine de nafaka borçlusunun hiçbir geliri olmasa da iştirak nafakasıyla sorumlu olduğu unutulmamalıdır.
Nafaka davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemesi olmayan yerlerde bu davalara Asliye Hukuk Mahkemeleri bakmaktadır.
Yetki konusunda yani mahkemenin hangi il/ilçede açılacağı noktasında özel bir düzenleme vardır. Normal şartlarda bir dava, davalının yerleşim yerinde açılmakta iken nafaka arttırım davalarında bu kuraldan ayrılınarak nafaka alacaklısı olan davacının yerleşim yerinde dava açılabileceği kabul edilmiştir.
TMK madde 177/1; “Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında, nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.” .
3/Anlaşmalı Boşanmada Durum
Bu noktada önemli bir parantezi sıklıkla karşılaşılan bir soru olan; anlaşmalı boşanma sonrasına açalım.
Eğer anlaşmalı boşanma protokolünde açık biçimde bir feragat yoksa eşilerin sonradan nafaka talep edebilmelerine bir engel yoktur.
Ancak açık biçimde nafakadan feragat varsa bu hüküm mahkeme kararının eki olan protokolde yer aldığından bağlayıcı olacak ve feragat eden eş sonradan kendisi için yoksulluk nafakası isteyemeyecektir.
Çocuklar için verilen iştirak nafakası ise ayrı tutulmalıdır. Zira çocukların bakım ve gözetimi hem kamu düzenine ilişkindir hem de anne baba olmanın yasal yükümlülüğüdür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/ 2613 E 2019 / 1191 K sayılı kararında; “TMK.’nun 182/2.maddesi gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu yine anlaşmalı boşanma davasında davacının müşterek çocuk için nafaka istememiş olmasının daha sonra iştirak nafakası talep etmeye engel teşkil etmeyeceği, diğer taraftan müşterek çocuk için protokolle tazminat ödenmesinin davalı babayı iştirak nafakası ödemesi yükümlülüğünden kurtarmayacağı ancak bu husus nafaka miktarının tayininde göz önüne alınmalıdır…” denilerek bu husus açıklanmıştır.
4/Yargıtay Örnekleri
Aşağıda, uygulamada ne şekilde sonuca varıldığını açıklayan örnek kararlara yer vermekteyiz.
Bu davalarda amaçlanan husus, nafaka alacaklısının hak kaybına uğramasının önlenmesidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/416 E 2015/2631 K sayılı içtihadında; “…Boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren ödenmesine karar verilen aylık 100 TL yoksulluk nafakasının, aylık 750 TL’ye yükseltilmesinin talep edildiği anlaşılmakta olup, davacının, aylık 100 TL yoksulluk nafakası ile geçinmesinin günümüz ekonomik koşullarında mümkün olmadığı ve 100 TL nafaka ile geçinmesi mümkün olmayan davacının, çalışma olgusunun da süreklilik arzetmediği, dolayısıyla, yoksulluk halinin devam ettiği ortadadır.Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; yoksulluk nafakasına hükmedilen tarih ile artırım davasının açıldığı tarih arasında geçen süre dikkate alınarak, bu süreçte paranın satın alma gücü de değerlendirilmek koşuluyla, hakkaniyete uygun, en azından enflasyon oranında artırım yapılması gerektiği kuşkusuzdur…” nafaka alacaklısının enflasyon karşısında ekonomik kayba uğramasının önlenmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Yargıtay’a göre nafaka arttırım davalarında, nafaka alacaklısının korunması kadar nafakayı ödeyecek olan kişinin de ekonomik olarak ağır bir yükle yüklenmemesine dikkat edilmelidir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2015/3460 E 2015/11156 K sayılı kararında bu husus; “…davalı kocanın sosyal ve ekonomik durumunun teferruatlı bir şekilde araştırıldıktan sonra tespit edilen geliri ile orantılı olacak ve nafaka yükümlüsünü zarurete düşürmeyecek şekilde TMK.nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken…” şeklinde açıklanmıştır.
Yine Yargıtay’a göre bu davalarda talepte bulunan tarafın ekonomik olarak refah içinde olup olmadığı da araştırılmalıdır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2015/18663 E 2016/10813 K sayılı içtihadında belirtilen kriter; “…Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşullarının davacı kadın yararına gerçekleşmediği, tarafların gelirlerinin birbirine denk olduğu, düzenli ve sürekli geliri bulunan kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği sabittir. O halde, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir…” olarak yer almaktadır.
Bu davalarda sadece nafakanın arttırılması değil indirilmesi de gündeme gelecektir. Bu yöndeki bir uyuşmazlıkta Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/10893 E 2017/636 K sayılı kararında ; “…O halde; nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı gözetilerek, davalının aylık düzenli olarak elde ettiği gelirin davalıyı yoksulluktan tamamen kurtarmadığı, ancak mali durumunu olumlu yönde değiştirdiği dikkate alındığında nafakada hakkaniyete uygun bir oranda indirim yapılması gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir…” tespitlerinde bulunmaktadır.
*Yazımız genel bilgilendirme amaçlı olup her olayın koşulları farklıdır. Bu sebeplerle nafaka uyuşmazlıklarında hak kaybı yaşanmaması adına konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr