Sık sorulan sorulardan birisi; sağ kalan eşin, ölen eşin mallarından ne kadarını alacağıdır.
Bu sorunun cevabı için hem eşler arasında geçerli mal rejimi hem de mirasa dair düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi gerekecektir. Çünkü; sağ kalan eşin ölen eşinden alacağı iki ayrı kalemde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki aralarında geçerli olan mal rejimine göre katılma alacağı, sonrasında ise mirasçı sıfatıyla kazanılan miras hakkıdır.
Yazımızla, bu ihtilafın nasıl çözümleneceğini, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre ana hatlarıyla ele almaktayız.
Yazı İçeriği ve Başlıklar;
Eşler Arasında Geçerli Mal Rejimi Tespit Edilmelidir |
Eşin Katılma Alacağı Belirlenerek Terekeden Çıkartılmalıdır |
Sağ Kalan Eşin Yanında Kimlerin Mirasçı Olduğu Belirlenmelidir |
Sağ Kalan Eş Haklarını Kaybetmemelidir. |
I)Eşler Arasında Geçerli Mal Rejimi Tespit Edilmelidir
Türk Medeni Kanunu, eşler arasında 4 çeşit malvarlığı sistemi kabul etmektedir. Bunlar edinilmiş mallara katılma rejimi, mal ayrılığı rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi ve mal ortaklığı rejimi;
- Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar (TMK madde 218). Bu anlamda edinilmiş mallar, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bu rejimde TMK madde 220 içerisinde yer alan kişisel mallar ve sözleşme ile kişisel mal olarak kabul edilen değerler, paylaşmaya tabi olmayıp eşin kendisine aittir.
- Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını korur (TMK madde 242). Bu rejimde herkes kendi malının sahibidir.
- Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi; eşlerden her birinin yasal sınırlar içerisinde kendi malvarlığı üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarruf haklarını koruduğu, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayıldığı ve eşlerden her birinin kendi borçlarından bütün malvarlığıyla sorumlu olduğu mal rejimi türüdür (TMK madde 244-246).
- Mal ortaklığı rejimi ise ortaklık malları ile eşlerin kişisel mallarını kapsar (TMK madde 256). Bu rejimde eşler ortaklık mallarının bütününe bölünmemiş biçimde sahiptirler ve aralarında elbirliği mülkiyeti ilişkisi vardır.
Eşler yukarıda belirlenen mal rejimi türlerinden dilediklerini ister başlangıçta evlenme sırasında isterlerse sonradan evlilik devam ederken seçebilirler. Bunların dışında veya karma mal rejimi oluşturulamaz. Mal rejimine geçiş ancak noterde yapılacak sözleşme ile mümkündür.
Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır (TMK madde 202). Yani özel olarak eşler arasında mal rejimi sözleşmesi yapılmamışsa, yasa gereği edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanacaktır.
II) Eşin Katılma Alacağı Belirlenerek Terekeden Çıkartılmalıdır
Ölen kişinin evli olması durumunda mal paylaşımında öncelikle geçerli mal rejimi tasfiye edilecektir. Zira ölümle evlilik son bulacağından mal rejimi de sona erer.
Katılma alacağı, mal rejiminin sona ermesiyle bir eşin diğerinin mallarından alacağı bedeli tanımlamaktadır.
Eşler arasında uygulanan mal rejiminin türüne göre katılma alacağı belirlenir. Ancak yasa gereği uygulanan edinilmiş mallara katılma rejimine göre her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Yani miras payları belirlenmeden önce, sağ kalan eşin katılma alacağı ilgili rejime ve tasfiye kurallarına göre hesap edilir ve ölenin bıraktığı mirastan çıkartılıp sağ kalan eşe verilir. Sağ kalan eşin katılma alacağı ölen eşin terekesinden düşüldükten sonra bu kez mirasçılık hakları gündeme gelir.
Katılma alacağı hesaplanıp terekeden düşülmeden miras paylaşımına geçilemez. Yargıtay kararlarına göre katılma alacağının ödenmesinden tüm mirasçılar sorumludur (“…Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, üçüncü kişilere karşı kişisel olarak (4721 Sayılı TMK mad. 599/2) ve müteselsilen (TMK mad. 641) sorumludurlar…”; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/14831 E 2019/2605 K).
III) Sağ Kalan Eşin Yanında Kimlerin Mirasçı Olduğu Belirlenmelidir
Sağ kalan eşin miras payı, yasamızda kimlerle mirasçı olunduğuna bakılarak düzenlenmiştir (TMK madde 499) Buna göre;
- Ölen eşin altsoyu ile birlikte mirasçı olursa, mirasın ¼ ‘ü,
- Ölen eşin ana ve baba zümresi ile birlikte mirasçı olursa, mirasın ½’si,
- Ölen eşin büyük ana ve büyük babaları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, mirasın ¾’ü,
- Bunların hiçbirisi yoksa mirasın tamamı eşe kalır.
Görüldüğü üzere sağ kalan eş, kimle mirasçı olarak kalırsa ona göre mirastan pay almaktadır. Örneğin ölen kişinin çocukları varsa sağ kalan eşin mirastaki hakkı ¼ olarak kabul edilmiştir. Eğer ölenin çocuğu olmayıp anne veya babası ya da bunların altsoyu yani ölenin kardeşleri/yeğenleri sağ ise miras payı ½ ‘dir. Yine bu zümrede kimse sağ değilse ve 3. zümre yani büyükanne/büyükbaba ve hala/teyze/amca/dayı ile mirasçı olunması durumunda eşin miras payı ¾’tür.
IV) Sağ Kalan Eş Haklarını Kaybetmemelidir
Bazı durumlarda sağ kalan eş, katılma alacağı veya miras haklarını kaydetmektedir. Dolayısıyla bu tür durumlara neyin sebep olacağı iyi bilinmelidir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde Mahkeme, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir (TMK madde 236/2). Yani bu durumda eşin katılma alacağı azaltılabileceği gibi tamamen dahi kaldırılabilir.
Boşanma davası devam ederken eşlerden birisi ölünce ne olacaktır? Böyle bir durumda taraflardan birisinin ölmesi sebebiyle dava hemen neticelendirilmez. Mahkeme tarafından mirasçıların davaya devam edip etmeyecekleri beklenilir. (“…Türk Medeni Kanunu’nun 181/2. maddesi uyarınca, boşanma davası devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen eşin mirasçılarının davaya kusur belirlemesi yönünden devam etme hakları bulunmaktadır. Bu durumda, boşanma davası konusuz kalmıştır ve mirasçıların sağ kalan eşin kusurunun olup olmadığının tespitini talep etmeleri halinde, bu talep yönünden kusur tespiti davasına dönüşmüştür. Sağ kalan eşin kusurlu olup olmadığının tespiti talebinin “talep eden davacısı” davalı eşin mirasçılarıdır…”; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/1154 E 2022/3224 K).
Bu şekilde devam ettirilen kusur tespiti davası sonucunda eğer sağ kalan eş kusurlu kabul edilirse, ayrıca mirasçılık haklarını kaybeder. Çünkü yasal düzenlemeye göre boşanan eşler, bu sıfatla birbirlerinin yasal mirasçısı olamazlar ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybederler. Boşanma davası devam ederken, ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde de bu kural geçerlidir (TMK madde 181).
Yargıtay kararları da bu şekildedir (“…Bu hak kapsamında mirasçı yahut mirasçılar tarafından devam eden davada, sağ kalen eşin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusurlu olduğunun sabit kabul edilmesi halinde, sağ eş maddenin birinci fıkrasında belirtildiği gibi ölenin eşi sıfatıyla yasal mirasçısı olamayacak ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları, aksi tasarruftan anlaşılmadıkça kaybedecektir. Mirasçı yahut mirasçılar tarafından devam eden davada sağ kalan eşin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda herhangi bir kusurunun bulunmadığının tespit edilmesi halinde ise, sağ kalan eş bu kez ölen kişinin eşi sıfatıyla yasal mirasçı olacaktır…”; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/10278 E 2022/2817 K).
(“…Somut olayda, boşanma davasının açılmasından sonra davacı erkek 21.02.2017 tarihinde vefat ettiğine göre, ölenin mirasçıları tarafından takip edilen davanın; sağ kalan eşin kusurunun tespitine ilişkin olduğu, sağ kalan eşin kusur durumunun gerekçe kısmında tartışılmış olması yeterli olmayıp, hüküm kısmında da kusur tespitine yönelik olumlu ya da olumsuz hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin, bölge adliye mahkemesince verilen hükümde; “Konusuz kalan boşanma davası hakkında karar verilmesine yer olmadığı” kararının yanında ayrıca sağ kalan eşin kusur belirlemesine yönelik talebi hakkında olumlu veya olumsuz hüküm kurulmaması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir…”; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/8557 E 2020/3040 K).
*Makalemizdeki içerik, genel olarak bilgilendirme amaçlıdır. Her olayın farklı özellikler taşıması ve kişinin ekonomik yaşamını doğrudan ilgilendiren mal rejimi/miras davalarında hak kaybı yaşanmaması adına, konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr