I)Çatışan Haklar; Özel Hayat ve Hak Arama Hürriyeti
Günümüzde teknolojinin gelişimiyle ses ve görüntü kaydı yapabilmek artık çok kolay. Bu sebeple, bize karşı işlenen suçlarda aklımıza ilk gelen, ispat için ses ve görüntü kaydı almak oluyor. Peki bu şekilde kayıt almak hukuka uygun mu ya da bunun sınırları nelerdir?
Konu esasında temel hakları teorisiyle alakalıdır. Anayasamıza göre herkesin özel hayatının gizliliğine saygı gösterilmesini bekleme hakkı vardır. Özel hayatın gizliliğine dokunulamaz (Anayasa madde 20). Ayrıca bu alana müdahaleler suçtur (Türk Ceza Kanunu madde 134).
Ancak aynı Anayasada, hak arama hürriyeti de tanınmaktadır. Bu doğrultuda herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (Anayasa madde 36). Doğal olarak hak aranması için, bunun ispatına yarayacak delillere ihtiyaç duyulmaktadır.
Peki çatışan bu haklar arasında tercih nasıl yapılacaktır? Şöyle ki birisinin özel hayatına dahil olan bir konu, diğerinin açacağı bir boşanma davasında ya da yargılandığı bir davada suçtan kurtulması için hak araması olarak görünmektedir.
Toplum düzeninin sağlanmasında hukukun önemli bir işlevi, çatışan hakların dengelenmesidir. İşte bu sebeple temel hakların kullanılması bazı kısıtlamalara tabidir.
II) Umumi Alanlarda Kayıt
Temel kural, anonim/umumi alanların herkese ait olmasıdır. Böyle bir durumda, özel olarak o kişi takip edilmedikçe, gittiği yerler ve yanındakileri tespit amacıyla hareket edilmedikçe özel hayattan bahsedilemez. Yani, sokakta ya da caddede yürürken bir suç işlendiğine rastlanılan hallerde; örneğin bir kapkaça rastlanıldığında, trafikte sürücüler birbirlerine girdiklerinde, kadına şiddet durumunda, hayvanlara eziyet edildiği anlaşıldığında, kamu mallarına zarar verildiğinde, elinde saldırı aleti ile gezen birisine rastlanıldığında, binanızın etrafında şüpheli araç ya da kişilerin gezdiğini görmeniz durumunda ve benzeri hallerde, elbette telefona sarılarak kayıt yapılması ve bunun adli makamlara ulaştırılması mümkündür. Böyle bir durumda kayıt yapamazsın/ çekme kardeşim şeklinde yapılacak savunmaların geçerliliği yoktur.
Elde edilen kayıtların adli makamlara iletilmesinde, delillerin hukuka uygun olduğu tartışmasızdır. Ancak bu şekilde elde edilen kayıtların basın yayım yoluyla paylaşılması, ayrı bir konudur. Burada halkın haber alma özgürlüğü ekseninde başkaca kriterler dikkate alınacak; haber değeri, geneli ilgilendiren yönü, kamunun bilgilendirilmesindeki fayda türünden değerlendirmelerle üstün yararın bu kayıtların yayınlanması mı yoksa kişilik haklarının korunması mı olduğu belirlenecektir.
III) Özel Alanlarda ya da İletişimin Kaydıyla Oluşturulan Deliller
Çatışmanın en önemli alanı, özel alanda yapılan kayıtlarda oluşmaktadır. Örneğin kişinin evinde iken görüntülerinin gizli kamerayla alınması ya da bina giriş çıkışının gözetlenmesi hukuki midir? Veyahut telefonla yapılan görüşme kaydedilirse ne olur?
Konuyla alakalı olarak Yargıtay uygulaması bazı kriterler getirmektedir. Yargıtay içtihatlarına göre, tuzak kurmadan, ani gelişen ve başka türlü ispat imkanı bulunmayan durumlarda başkalarının ses ya da görüntüleri kaydedilebilir. Örneğin size karşı yapılan anlık bir taciz olayını ispat için ya da size doğru saldırgan biçimde gelen birisinin bu eylemini ispat adına kamera ya da görüşme kaydı yapılabilir. Ancak kişilerin ev ya da araçlarına gizli kamera konularak ya da sistematik biçimde karşı tarafı konuşturup arka arkaya bunların kayda alınması durumunda, yapılan kayıt hukuksuzdur.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/16560 E 2017/ 4579 K sayılı kararında; “Eşi olan şikayetçinin kendisini aldattığını ispatlamak için özel dedektiflik hizmeti veren diğer sanık ile anlaşarak, mağdur hakkında delil toplamasını istemesi üzerine, sanığın şikayetçinin … isimli bayanla kamuya açık bir kafede oturdukları sıradaki fotoğrafını çekmesi şeklinde gerçekleşen eylemi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur” içtihadına vararak merak edilen en önemli konulardan birini açıklığa kavuşturmuştur.
IV) Hukuka Aykırı Deliller Ne Olacak?
Anayasa madde 38/6; “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” buyruğuyla konuyu çözümlemektedir. Aynı doğrultuda hukuk davalarında 6100 sayılı HMK madde 189/2; “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.” düzenlemesi ile ceza davalarında geçerli olan 5271 sayılı CMK madde 217/2; “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” düzenlemeleri, açık biçimde sorunun cevabını içermektedir.
Ayrıca böyle bir durumda, 5237 sayılı TCK madde 134/1;” Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır” düzenlemesi kapsamında suçlama yöneltilmesi tehdidi de mevcuttur.
V) Sonuç Olarak
Kişilerin özel yaşamlarının korunması elbette haklarıdır. Anayasa madde 17, kişi dokunulmazlığı ile maddi ve manevi varlığının korunacağını taahhüt etmektedir.
Ancak hukuk, hakkın kötüye kullanılmasına müsaade etmez. Dolayısıyla, kimse suç işleme özgürlüğüne ve başkalarının yaşam alanına izinsiz müdahale hakkına sahip değildir.
Bu sebeple, telefon ya da başkaca araçlarla yapılan tacizlere karşı kişilerin ispat ve kendilerini koruma hakları mevcut olmakla, hakkın sınırlarının aşılarak karşı suç işlenmesine müsaade edilmesi gibi bir anlam çıkartılması mümkün değildir.
Böylelikle, size karşı işlenen suçu ispat etmeniz, hakkınızı sınırlarına uyan biçimde kullanmanıza bağlıdır. Bunun için tuzak kurmadan ve ani gelişen olaylarda, yine başkaca ispat şansı bulunmayan hallerde teknolojinin nimetlerinden faydalanılması mümkündür.
*Hak aranması adına yapılan kayıtlar nedeniyle hukuka aykırılık itirazıyla karşılaşılmaması ve ceza davasına muhatap olunmaması adına, konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr
.