Düğünde takılanlar kime aittir? Bu konuda Yargıtay, farklı zamanlarda değişik yönde kararlara imza atsa da 2. Hukuk Dairesinin 2023/5704 Esas 2024/2402 Karar sayılı içtihadı, artık bu konuyu ihtilaf olmaktan çıkartıp farklı kriterlerle sorunu çözmüştür.
Öncelikle ziynet eşyası tanımından ne anlaşılmalıdır? Sözlükte altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmakta olan bu kelimenin hukuktaki karşılığı daha geniştir. Bu açıdan ziynet olarak akla ilk bilezik ve diğer altınlar gelse de; küpe, yüzük, halhal, kolye, broş, taç ve gerdanlık türünden eşyalar da bu kapsamda kalmaktadır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/13773 E 2018/2416 K). Yine takıların sadece altın olması da şart değildir. Gümüş, elmas, yakut, inci gibi kıymetler ve hatta takılan paralar da ziynet kapsamında paylaşıma tabidir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2017/13340 E 2017/13119 K).
Konuyla ilgili olarak aslında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3-1040 Esas 2020/240 Karar sayılı dosyada uygulamayı temelden değiştirecek bir yaklaşımla erkeğe takılan takılardan kadına özgü olarak değerlendirilmesi mümkün olmayanlar, örneğin çeyrek altın ve benzeri nitelikteki takıdan ziyade ekonomik değeri ön plandaki değerlerin, erkeğe aidiyetine hükmolunmuş idi.
Eski dönemde ise yaklaşım;“düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliği kazanır” şeklinde kadın lehine idi.
İncelememize konu karar, boşanma davalarına bakan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 04.04.2024 tarihinde verilmiş olup aşağıda yeni ilkeler tek tek sıralanmıştır.
Kararın eski dönemdeki yaklaşımın terk edildiği; “Dairemizin önceki içtihatları, -aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.) bunların hepsi kadına ait sayılır- yönündeydi.” denilerek açıklanmıştır.
Kararın devamında ise değişiklik ihtiyacının gerekçesi; “Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddi katkı sağlamak amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. “ şeklinde ortaya konulmuştur.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi niçin eski ilkesel içtihadını değiştirdiğini açıkladıktan sonra ise yeni dönemin kurallarını şu şekilde sıralamıştır;
1/Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre gerçekleştirilir.
2/Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir.
3/Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine aittir.
4/Takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır.
5/Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur.
6/Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir.
7/Ziynet alacağı davalarında olağan olan kadına özgü ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir.
8/Ziynet eşyası davasında dava konusu altınların varlığı ve bu altınların kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmalıdır.
Görüleceği üzere Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, gerekçelerini de ortaya koyarak ziynetlerin kadına ait olduğu yaklaşımını artık terk ederek üstte aktarılan yeni kriterleri kabul etmiştir.
*Kişinin maddi durumunu doğrudan ilgilendiren ziynet davalarında hak kaybı yaşanmaması adına konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr