TIBBİ MALPRAKTİSE BAĞLI TAZMİNAT DAVASI

İşin mahiyeti gereği her hekim müdahalesi, risk taşır. Yapılan müdahalede amaç kişinin iyileştirmesi olsa da aksi sonuçların doğması riski her daim vardır. Dolayısıyla tıbben istenmeyen ya da tıbbi bir hata/malpraktis içermese de hastanın beğenmediği sonuçlarla karşılaşılması olasıdır. Böyle durumlarda hekimlerin tazminat istekleriyle karşılaşması da aynı oranda yüksektir.

Bir önceki yazımızda malpraktise bağlı ceza sürecini anlatmıştık (https://estalaw.com/tibbi-malpraktis-ve-ceza-dava-sureci/) Aşağıda ise ceza sorumluluğuna ek olarak, tazminat taleplerine muhatap bir hekimin (ve diş hekimlerinin) bu süreçte karşılaşacaklarını özetlemekteyiz.

Yazı İçeriği ve Başlıklar;

1.       Tazminat Sorumluluğunun Dayanağı Nedir?
2.       Kimler Ne Şekilde Sorumlu Olacaktır?
3.       Farklı Bir Statü; Kamuda Çalışanlar
4.       Diğer Bir İlgili; Sigorta Şirketi
5.       Maddi Tazminat Talepleri
6.       Manevi Tazminat Talepleri
7.       Tazminat İsteme Hakkında Zamanaşımı Nasıl Belirlenir?
8.       Dava Süreci

 

I) Tazminat Sorumluluğun Dayanağı Nedir?

Hukukta sorumluluk çeşitli kriterlerle ayrıma tabi tutulmaktadır (i-malvarlığıyla/şahısla; ii-sözleşmesel/sözleşme dışı; iii-kusurlu/kusursuz).  Konumuz özelinde sorumluluğu kusur ekseninde ele aldığımızda, hekimlerin sorumluluğunu kusura dayalı olduğunu en başta belirtiriz.

Yani tazminat talepleri için, kusursuz tazminat olmaz ilkesi geçerlidir (nulla indemnitas sine culpa). Bu kapsamda sorumluluk da kusurun derecesine göre belirlenecek ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) hükümlerinden faydalanılacaktır.

II) Kimler Ne Şekilde Sorumlu OIacaktır?

Bir hekimin sorumluluğu, çalışma şekline ve çalıştığı yere göre değişkenlik gösterir. Hekimin sorumluluğu; ya sözleşmeye, ya haksız fiile ya da istisnai durumlarda vekaletsiz iş görmeye dayanacaktır.

Kendi özel muayenehanesinde çalışan bir hekimle hasta arasında, sözleşme oluşmaktadır.  Daha doğru ifadeyle, yazılı olarak böyle bir metin oluşturulmasa da, işin hukuki açıdan tasnifi çoğunlukla bir vekalet sözleşmesinin varlığıdır (diğer bazı isitsnai hallerde eser ve hizmet akitleri gündeme gelmekle birlikte). Dolayısıyla sorumluluk da, sözleşmenin içeriği ve türüne göre belirlenecektir.

Eğer bir hekim, özel bir sağlık kuruluşunda istihdam edilmekte ise, hastalarla arasında doğrudan bir sözleşme bulunmamakta, bulunduğu yerde hizmet akdiyle görev yapmaktadır. Bu durumda verdiği zararlardan dolayı sorumluluğu, TBK madde 49 içerisinde tanımlı haksız fiilden kaynaklı olacaktır (“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”). Ancak bu durumda hekimle birlikte özel sağlık kuruluşunun da sorumlu olduğu unutulmamalıdır.

III) Farklı Bir Statü; Kamuda Çalışanlar

Tazminata konu müdahaleyi yapan hekimin kamuda çalışması, açılacak davada önemli değişiklikler yaratmaktadır. Şöyle ki; normal şartlar altında adli yargıda açılan tazminat davaları, hekimin kamuda çalışması halinde idari yargıda açılacaktır.

Dolayısıyla, davada tazminat isteklerinin yöneltileceği kişi doğrudan hekim değil ve fakat Devlet/İlgili Kamu Hastanesidir. Yargılamada taraf olmasa da hekimin, davaya müdahil olarak takip etme imkanı bulunmaktadır.

Yargılama sonucunda tazminat ödemek zorunda kalan Devlet, eğer hekimin bir kusuru ve bu kapsamda mesleki anlamda yetersizlik veya dikkat-özen yükümlülüğüne aykırı davranışı bulunan hallerde, ödediği tazminatı hekime rücu etmek için ona karşı adli yargıda dava açabilecektir.

IV) Diğer Bir İlgili; Sigorta Şirketi

Hekimler ve diş hekimleri yönüyle mesleki sorumluluk sigortası, 1219 sayılı yasa ek madde 12 düzenlemesi gereği zorunludur. Mesleki sorumluluk sigortası ile hekimin mesleği ve alanıyla ilgili konuları belirli oranda korunması amaçlanmaktadır.

Bu kapsamda ilgili hekimin mesleki sorumluluk sigortasını yapan sigorta şirketi de, poliçe ile belirlenen oranda tazminattan sorumlu ve açılan davalara duruma göre müdahil olma hakkına sahiptir.

V) Maddi Tazminat Talepleri

Malpraktise bağlı olarak tazminat kalemlerinden ilk maddi tazminattır.

Maddi tazminata; en başta tedavi giderleri dahildir. Bununla birlikte çalışma ve iş gücü kaybı oluşan durumlarda, yaşanan ekonomik kayıp da istenecektir. Ayrıca ölümle neticelenen malpraktislerde, cenaze masrafları ve bu neticeye bağlı yaşanan kayıpların da istenmesi muhtemeldir.

Malpraktis sonucunda, hastanın desteğinden yoksun kalanların, örneğin ölüm sonucu geride kalan eş ve çocukların maddi tazminat olarak bunları istemesi mümkündür.

VI) Manevi Tazminat Talepleri

Manevi zarar ruhsaldır. Yani kişinin, hukuki değerlerinin ihlali dolayısıyla uğramış olduğu objektif eksilme ve kayıplar dan oluşur.

Malpraktis ile hastanın ya da yakınlarının psikolojik anlamda zarar gördüğü, bu açıdan yaşama dair istek ve neşesinde eksilmeler meydana geldiğinde, manevi tazminat taleplerine konu edilebilmesi mümkündür.

VII) Tazminat İsteme Hakkında Zamanaşımı Nasıl Belirlenir?

Malpraktis nedeniyle açılacak davalarda zamanaşımı, talebin dayanağına göre belirlenir.

Eğer malpraktis, bir sözleşme ilişkisine dayanıyorsa; genel olarak 5 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir (TBK madde 147).

Ancak malpraktisin haksız fiilden kaynaklandığı hallerde süre, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıldır. Bununla birlikte zarar gören ve yükümlü tespit edilememişse 1o yıllık tavan süre mevcuttur. Fakat, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanacaktır (TBK madde 72).

İdari yargıda açılacak davalarda ise, zararın öğrenilmesiyle 1 yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesinin istenilmesi şarttır (2577 sayılı İYUK madde 13).

VIII) Dava Süreci

Adli yargıda açılacak davalarda, öncelikle dilekçelerin tamamlanması gerekecektir. Dava dilekçesine karşı hekimin cevap dilekçesi, akabinde ise ikinci dilekçelerin verilmesi ile bu aşama tamamlanır (6100 sayılı HMK madde 118 vd). Bu aşama yargılamanın omurgası olup talepler ve savunmalar delilleriyle birlikte ortaya konulacaktır.  Ayrıca davanın kabul edilebilirliği yani dava şartları da bu safhada belirlenir. Açılan davaya cevap verilmemesi, tüm vakıaların ve taleplerin reddedilmesi anlamı taşır.

Akabinde ise öninceleme olarak tanımlı safhaya geçilir. Bu safhada uyuşmazlık belirlenerek taraflar anlaşmaya davet edilir (HMK madde 137 vd).

Sonrasında ise tahkikat başlar. Bu aşamada duruşmada tüm deliller değerlendirilir. Özellikle malpraktisin tıbbi açıdan incelenmesi, bilirkişi aracılığıyla yapılır.

Son olarak sözlü yargılama aşamasına geçilir.  Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez.  Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (HMK madde 186).

Karara karşı öncelikle istinaf, sonrasında ise istinaf kararının içeriğine göre temyize başvurulabilir.

İdari yargıda da yargılama süreci benzer biçimde dilekçeler aşaması ve sonrasında karar safhası ile sürer. Ancak farklı olarak duruşma zorunlu olmayıp yazılı/dosya üzerinden yargılama mümkündür.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 10.10.2006 tarih  2006/10068 E 2006/13288; “ ..Vekil konumunda olan doktor, hafif dahi olsa, bütün kusurlarından sorumludur. Doktor, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak ve uygun tedavi yöntemlerini uygulamak zorundadır…”; içtihadı ile hekimin vekalet sözleşmesi kapsamında sorumlu olduğu kabul edilmiştir.

*Kişinin malvarlığını doğrudan ilgilendiren tıbbi müdahaleden kaynaklı davalarda hak kaybı yaşanmaması adına konusunda uzman bir avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.

**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr

Whatsapp
Jet Hukuk
Jet Hukuk
Merhaba.
Size nasıl yardımcı olabiliriz?