I) Tutuklama Nedir?
Tutuklama; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) madde 100 ila 108 arasında düzenlenen bir koruma tedbiridir. Bu doğrultuda tutuklamanın varoluş sebebi;
- Ceza soruşturması ve yargılaması safhalarında delillerin korunması suretiyle maddi hakikatin açığa çıkartılması,
- Şüpheli ve sanığın kaçmasının önlenmesi suretiyle yargılama sonunda verilebilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine getirilebilmesini sağlanması,
Amaçlarından ibarettir. Belirtilen amaçlar dışında başkaca sebeplerle tutuklama kararı verilemez. Dolayısıyla cezanın öne çekilmesi yani peşinen cezalandırma, tedip, yargılamada kolaylık, yargılananlar başta kişilerin ifadesini etkileme, baskılama, infialin önlenmesi ve benzeri sair sebepler tutuklama gerekçesi yapılamaz.
Tutuklama tedbiri, iç hukukta Anayasa madde 19 ile güvence altına alınan “Kişi Hürriyeti ve Güvenliği” hakkı ile uluslararası alanda özellikle tarafı olduğumuz İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi madde 5 ile düzenlenen “Özgürlük ve Güvenlik” hakkına doğrudan müdahale etmektedir. Bahsedilen özgürlük ve güvenlik hakkı; yaşam hakkından sonra en üst düzeyde kabul gören çekirdek haklar arasında yer aldığından hakkın kısıtlanması sonucu doğuran tedbirin uygulanması yasa koyucu tarafından şekli birçok şarta bağlı tutulmuştur. Bu kapsamda sadece en ağır tedbir olan tutuklama ile sınırlı olarak değil, gözaltı, ifade için çağrılma ve hatta önleyici tutma-durdurma işlemlerinde dahi, anılan temel çekirdek hakkın gözetilmesi gerekmektedir.
II) Hangi Hallerde Tutuklama Verilebilir?
Tutuklama tedbiri, CMK madde 100’de sıkı şartlara tabi olarak düzenlenmiştir. Yasal düzenlemeye göre tutuklama kararı verilebilmesi için amaca uygunluğun yanı sıra aranan şartlar;
- Kuvvetli suç şüphesini yani somut delillere dayanan ve yargılama sonucunda kişinin mahkum olma olasılığının yüksek olduğunu gösteren somut delillerin varlığı,
- Tutuklama nedenlerinin varlığı olarak;
- Kaçma şüphesi; şüpheli/sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların varlığı,
- Delilleri karartma şüphesi; şüpheli/sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme ya da tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunması şüphesi yaratması,
- Tutuklama nedeninin varlığı karinesi; suçun CMK madde 100/3’de yer alan katalog suçlar arasında yer alması,
- İşin önemi ile verilmesi muhtemel cezaya nazaran tedbirin orantılı/ölçülü olması,
Olarak düzenlenmiştir.
III) Bazı Önemli Suçlar
Tutuklama nedeninin varlığına karine oluşturan suçlar CMK madde 100/3’de sınırlı olarak sayılmış olup bu suçların listesi aşağıdadır:
- Soykırım ve İnsanlığa Karşı Suçlar (TCK madde 76, 77, 78),
- Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti (TCK madde 79, 80)
- Kasten Öldürme (TCK madde 81, 82, 83),
- Kasten yaralama (TCK madde 86/3-e ve 87),
- İşkence (TCK madde 94, 95)
- Cinsel Saldırı (TCK madde 102, ilk fıkra hariç),
- Çocukların Cinsel İstismarı (TCK madde 103),
- Hırsızlık (TCK madde 141, 142) ve Yağma (TCK madde 148, 149),
- Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde İmal ve Ticareti (TCK madde 188),
- Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma (TCK madde 220, iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç),
- Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (TCK madde 302, 303, 304, 307, 308),
- Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (TCK madde 309 ila 315),
- Silah Kaçakçılığı ( 6136 sayılı yasa madde 12),
- Bankacılık Zimmeti (4389 sayılı yasa madde 22/3-4),
- Kaçakçılık Suçları (5607 sayılı yasa hapis cezasını gerektiren suçlar),
- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasına Muhalefet (2863 sayılı yasa madde 68 ve 74)
- Kasten Orman Yakma Suçu (6831 sayılı yasa madde 110/4-5),
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına Muhalefet ( 2911 sayılı yasa madde 33),
- Terör Suçları (3713 sayılı yasa madde 7/3),
Katalog suçların varlığı halinde tutuklama nedenlerinin varlığı karine olarak kabul edilmekte olup bu suçlarda tutuklu yargılanma zorunlu değildir. Açık deyişle kural tutuksuz yargılanma olup “Masumiyet Karinesi” gereği tutuklama her halükarda ancak istisnai hallere özgüdür.
IV) Tutuklama Yasağı Olan Haller Nelerdir?
Tutuklama nedenlerinin varlığına rağmen yasa koyucu suç politikası gereği bazı suçlarda tutuklama yasağı öngörmektedir. Bu suçlar;
- Sadece adli para cezasını gerektiren suçlar,
- Üst sınırı 2 yıl ve altında hapis cezasını gerektiren suçlar (vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar hariç; bu suçlar yasağın dışındadır) (12-15 yaş grubunda yer alan çocuklarda bu sınır 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu madde 21 gereği 5 yıldır).
Yasa koyucu bazı durumlarda, tedbirle umulan menfaatin farklı şekillerde elde edildiği durumlarda da tutuklama yasağı öngörmektedir. Bu kapsamda;
- Bunlardan ilki; kaçak olan şüpheli/sanığa veya gaip olan sanığa CMK madde 246/1 kapsamında tutuklanmayacağına dair güvence belgesi verilmesidir. Böyle durumda şartlara uyan gaip ya da kaçak tutuklanamaz.
- İkinci tutuklama engeli ise, tedbirle umulan menfaatin adli kontrol hükümleri ile sağlanabilmesi halidir. Böyle bir durumda tutuklama yerine CMK madde 109 kapsamında adli kontrol hükümleri uygulanacaktır. Ancak güvence belgesinden farklı olarak, adli kontrol hükümlerine başvurulması mutlak tutuklama yasağı değildir. Bununla birlikte, CMK madde 101/1; “mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.” düzenlemesi takdir hakkını teorik olarak ciddi anlamda kısıtlamaktadır.
V) Tutuklamada Nasıl Bir Yol İzlenir?
Tutuklama tedbirine, soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine Sulh Ceza Hakimi, kovuşturma evresinde ise Cumhuriyet Savcısının istemiyle veya resen Mahkemece karar verilir. Dolayısıyla hakim kararı olmaksızın tutuklama kararı verilemez.
Tutuklamayı gerektiren bir suç işlendiği şüphesi üzerine, kişi gözaltına alınabileceği gibi doğrudan sorgu makamına sevki de yapılabilecektir. Bu durumda kişiye hakları bildirilecek ve belirlediği bir yakınına haber verilecektir. Ayrıca tutuklama talep edildiğinde, CMK madde 101/3 gereği müdafi avukat yardımı zorunludur.
Sorgulamayı yapan Sulh Ceza Hakimi veya kovuşturmada Mahkeme, tutuklama şartlarının oluştuğu yönünde kanaate varırsa bu yönde karar verebilecektir. Ancak gerek ilk tutuklama kararında gerekse tutuklamanın devamına dair ara kararlarda;
- Kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların delilleriyle varlığı,
- Hangi tutuklama nedenlerinin oluştuğuna dair açıklama,
- Tedbirin orantılı olduğuna dair gerekçeler,
- Adli kontrolün niçin yetersiz kalacağına dair hukuki ve fiili sebepler,
Somu delillerle ve gerekçelendirilerek açıkça yer alacaktır. Yine kararın tutuklanan kişiye açıklanması ve bir örneğinin verilmesi zorunludur. Aksi durumda Anayasa madde 19 ve 141/3 ihlali oluşacaktır.
Sorgu sonucunda tutuklama yönünde karar verilmediği halde kişi başkaca suçtan yakalaması bulunmadığı halde derhal serbest bırakılacaktır. Salıverme kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısı ile yargılamada katılan sıfatını alanlar ve vekilleri itiraz edebilir.
Soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısı, kovuşturmada ise Mahkeme tutukluluk halinin devamında fayda görmediği hallerde şüpheli veya sanığı resen serbest bırakabilir. Yine soruşturmanın takipsizlikle ve yargılamanın beraatle sonuçlandığı hallerde tutukluluk hali kendiliğinden son bulur.
VI) Tutukluluk Hali Ne Kadar Sürer?
Kişi hürriyetini doğrudan ilgilendiren tutuklama tedbiri, istisnai ve zorunlu hallere özgü olması nedeniyle birçok şarta tabi olmakla beraber ayrıca zamansal olarak da tavan süre uygulamasına tabidir. Bu doğrultuda CMK madde 102 gereği tutuklama sürelerine bakıldığında;
- Ağır Ceza Mahkemesi görevine dahil olmayan suçlarda süre; soruşturma safhasında en çok 6 ay, kovuşturma safhasında ise en çok 1 yıl olup zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilmesi mümkündür. (toplam maksimum süre 1 yıl 6 ay)
- Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacak suçlarda süre; soruşturma aşamasında en çok 1 yıl, kovuşturma aşamasında ise süre bu süre en çok 2 yıl olup zorunlu hallerde 3 yıl daha uzatılabilmesi mümkündür (toplam maksimum süre 5 yıl). Ancak 5237 sayılı TCK’da yer alan Devletin Güvenliğine, Anayasal Düzene, Milli Savunmaya ve Devlet Sırlarına Karşı suçlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlarda; soruşturma aşamasında süre (ek olarak toplu suçlarda) en çok 1 yıl 6 ay olup 6 ay daha uzatma yapılabilir. Kovuşturma aşamasında ise uzatma süresi 5 yıl olarak uygulanır (toplam maksimum süre 7 yıl).
Yukarıdaki sürelere yetişkinler için düzenlenmiş olup 12-15 yaş aralığındaki birinci grup çocuklarda bu süreler yarı oranda, 15-18 yaş ikinci grup çocuklarda ise ¾ oranda uygulanacaktır.
Bu sürelerin aşılmasına rağmen hakkında kesinleşmiş mahkumiyet kararı bulunmaksızın kişinin tutulması, İ.H.A.S. madde 5 ve Anayasa madde 19/1 kapsamında doğrudan hak ihlali oluşturacaktır.
VII) Tutuklamaya İtiraz Nasıl Yapılır?
Tutuklama ve bunun devamına dair kararlara karşı tutuklanan kişi ve avukatı tarafından 7 gün içerisinde itiraz yasa yoluna başvurulabilecektir. Yine yasal temsilci ve eş de CMK madde 262 kapsamında tıpkı tutuklu gibi itiraz etme hakkı bulunmaktadır. Gerek ilk gerekse tutukluluğun devamı yönündeki her karar ayrı bir itiraz hakkı doğurmaktadır.
Yapılacak itirazı inceleyecek merciler ise;
- Soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından verilen kararlara karşı itiraz incelemeleri, 7331 sayılı yasa ile CMK’da yapılan değişiklik doğrultusunda 01.01.2022 tarihi itibariyle yargı çevresi içindeki Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi tarafından yapılacaktır. Eğer o yerde sulh ceza işlerine itirazı inceleyecek hakim tarafından bakılmakta ise, itiraz incelemesi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı tarafından yapılacaktır.
- Kovuşturma aşamasında Asliye Ceza Mahkemeleri tarafından verilen kararlara karşı itiraz, yargı çevresinde bulunan Ağır Ceza Mahkemesince yapılacaktır.
- Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararlara itirazlar, aynı yerde birden fazla daire bulunan hallerde numara olarak kendisini izleyen daireye ve son numara için ilk daireye; aynı yerde tek daire bulunan hallerde ise en yakın Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenecektir.
Yargılamanın her safhasında tutuklu şüpheli ve sanık ile onlar adına müdafi, salıverilme talebinde bulunabilecektir. Bu durumda istemi tutuklama kararını vermeye yetkili makam inceleyecektir. Kural olarak inceleme süresi 3 gün olup CMK madde 103/1-1 istisnası dışında örgülü suçlarda inceleme süresi 7 gündür. Bu yöndeki taleplerde duruşmalı incelemelerde Cumhuriyet Savcısı, tutuklu ve avukatının görüşü alınacaktır. Nihayetinde verilen kararlar da ayrıca itiraza tabidir. Dosyanın yasa yolu incelemesinde bulunduğu hallerde ise inceleme, ilgili İstinaf veya Yargıtay Dairesi ile duruma göre Yargıtay Ceza Genel Kurulundadır.
Anayasa Mahkemesi,6216 sayılı yasa madde 45/2; “ İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir” ve madde 47/3; “Başvuru dilekçesinde… başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir” düzenlemeleri gereği bireysel bir başvuruyu incelerken öncelikle kanun yollarının tamamının tüketilmiş olup olmadığını değerlendirecektir. Bu konuda Mahkeme 13/06/2013 tarih 2013/2426 sayılı bireysel başvuru kararında; “…Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde, olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (B. No: 2012/946, § 17, 18, 26/3/2013)…” kararıyla olağan başvuru yollarının tüketilmemesini kabul edilemezlik gerekçesi yapmıştır.
*Özgürlük hakkını doğrudan ilgilendiren tutuklama ve devamına dair kararlara karşı yapılacak başvuruların süre ve sair şartlara tabi olması nedeniyle hak kaybı yaşanmaması adına avukat tarafından takibi önem taşımaktadır.
**AYM kararı için; https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr