I) Uyuşturucu Maddeler Nelerdir?
Uyuşturucu madde tanımlamasına, madde 188 gerekçesinden anlaşılacağı üzere 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilmediği gibi bu türden maddelerin teker teker sayılması yöntemi de belirlenmemiştir. Dolayısıyla merkezi sinir sisteminde etkili olan ve beynin fonksiyonlarına etki ederek kişinin algısı, ruh hali ve bilincinde değişikliklere neden olarak bağımlılık yapan doğal ya da sentetik tüm maddeler, uyuşturucu olarak suçun konusunu oluşturabilecektir.
II) Kullanma mı Ticaret mi?
Uyuşturucu madde suçlarında eylemin doğru nitelendirilmesi ve buna göre uygulama yapılması önem arz etmektedir. Zira ticaret ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçları mahiyeti ve yaptırımı yönüyle büyük farklar taşımakta, bu minvalde yargılamanın yapılacağı mahkemeden izlenecek usule kadar birçok farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle ele geçirilen maddenin kişisel kullanım amaçlı ya da ticaret amaçlı bulundurulup bulundurulmadığının öncelikli olarak tespiti zorunludur.
Kişisel kullanım sınırları, uygulamada Adli Tıp Kurumu kriterleri baz alınarak yorumlanmakta ve neticeye varılmaktadır. Bu açıdan uyuşturucu maddenin kendisinden ele geçirildiği kişinin kan ve idrar örneğinde maddeye rastlanılıp rastlanılmaması ve ele geçirilen maddeler üzerinde yapılan bilirkişi incelemeleri de nitelendirmede işlevseldir.
III) Kullanma/Ticaret Ayrımı Nasıl Yapılır?
Uygulamada, mevcut eylemin hangi suç tipine dahil olduğunun tespitinde Yargıtay kararları yol gösterici niteliktedir. Konuya dair Yargıtay karar arşivi incelendiğinde öne çıkan kriterlerin;
- Öncelikle ele geçirilen maddenin miktarı ve cinsi,
- Ele geçirildiği yer ve zaman koşulları,
- Zula ya da gizli bölme içerisinde bulunup bulunmadığı,
- Eşit paketler halinde satışa arz edilecek biçimde hazır halde tutulup tutulmadığı,
- Uyuşturucu maddeyle birlikte ele geçirilen sair materyallerin niteliğiyle uyuşturucu madde imali veyahut satışında kullanılabilirliği,
- Uyuşturucu madde ticareti yönünde yapılmış bir ihbarın varlığı,
- Savunmalardaki anlatımların hayatın olağan akışına uygun düşüp düşmediği ve çelişki içerip içermediği,
- Yapılan aramada kaynağı belirsiz yüklü miktarda para elde edilip edilmediği,
- Ele geçirilen maddenin ne şekilde temin edildiği,
- Bu noktadaki tanık beyanları ile arama-elkoyma tutanakları,
Önem arz etmektedir. Yargılamada uyuşturucu madde ticareti yapıldığına dair kuşkuların giderilemediği ve kesinliğe ulaşılmayan hallerde şüpheden sanık yararlanır ilkesine göre değerlendirme yapılacaktır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2015/1805 E 2020/3852 K sayılı kararında; ”…Haklarında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan şahısların sonradan döndükleri kollukta müdafii olmadan alınan beyan ve teşhisleri ile kollukta farklı olaylarla ilgili olarak beyanları alınan kişilerin soyut beyan ve teşhisleri dışında, sanığın bu kişilere uyuşturucu madde sattığına ilişkin kuşkuyu aşan kesin ve yeterli delil bulunmadığı, sanığın ikametinde yapılan aramada ele geçen ve kullanım sınırları içerisinde kalan uyuşturucu maddeyi kullanma amacı dışında satmak veya başkasına vermek amacıyla bulundurduğuna ilişkin, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, ele geçirilen maddenin ele geçiriliş biçimi ve miktarı da dikkate alınarak sanığın eyleminin TCK’nın 191. maddesinde belirtilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi…” içtihadıyla kullanma amacı dışında bulundurulduğuna dair harici delil bulunmayan olayda uyuşturucu ticaretinden hüküm kurulamayacağına içtihat etmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise 2017/9-623 E 2019/123 K sayılı kararında ”…Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 Sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır. Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir. İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir. Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur…” kriterlerini ve tespitlerini ortaya koyarak kişisel kullanım sınırlarının belirlenmesinde uygulamaya yol göstermektedir.
*Kişi özgürlüğünü doğrudan ilgilendiren ceza yargılamalarında hak kaybı yaşanmaması adına avukat tarafından dava takibi önem taşımaktadır.
**Yargıtay kararları için; https://karararama.yargitay.gov.tr